11 Kasım 2009 Çarşamba

Şarkı Söylemenin Dayanılmaz Hafifliği

Yazacak bir şey bulamamış olmaktan mıdır, üşengeçlikten midir bilemiyorum son bir buçuk aydır elim klavyeye gitmedi.  Biraz evvel kahvemi yudumlarken düşündüm de aslında epey konu birikmiş yazacak. Geçen akşam Ali de söyledi... "Abi şu derbiyle ilgili (Fb-Gs) yazmanı çok bekledim. Benim yorumlarım hazırdı", dedi. Adam benim yazacaklarımı okumadan yorum hazırlamış. Eh o zaman kendi blog sayfanı açsan artık diyorum sevgili Ali? Ne bu böyle blog yancısı şeklinde yorumlar üzerinden yazı yayımlamak? :) 

Neyse efendim. Neticede, bilhassa Sayın Eliza Hanımefendi başta olmak üzere, gelen baskılara dayanamayıp neredeyse iki aydır biriktirdiğim kelimelerden bir kurtulayım istiyorum artık. Öncelikle uzunca bir süredir hayatımda yer edinmiş olan bir aktiviteden bahsetmek istiyorum. Uzunca bir süre diyorum ama düşününce aslında henüz bir sene bile olmamış başlayalı. Hikaye şöyle:

Karaoke

Sanırım geçtiğimiz sene Aralık ya da bu sene başında Ocak'taydı, sevgili arkadaşım Duygu "hadi akşam Kalamış Posh'a gidelim" dedi. Ben tabi kafadan "Posh ne yahu? Adını sevmedim ben oranın, yok olmaz" şeklinde muhalefet yaptım. Fakat Duygu'nun mekanda karaoke yapıldığını söylemesiyle durum değişti. Yıllar önce, 5 yaşındayken ailem tarafından bir umuttur sokulduğum TRT İstanbul Çocuk Korosu sınavlarında yaşadığım hüsranın acısı hala hatırlanabilir düzeyde olduğundan neredeyse 25 yıldır şarkı söylemeye banyoda bile yeltenmemiştim.  Benim kadar bebeler piyanoda konçertolar çalarken bendeniz, Eddie Jr, saf saf "Ilgaz, Anadolu'nun sen yüce bir dağısın" isimli şarkıyı seslendirmeye çalışmış ve haliyle "eee, teşekkürler yavrucuğum. Biz annene haber veririz sonucu hadi bakalım tey tey", şeklinde kapı dışarı edilmiştim. 5 Yaşındayım, yazıyla "beş"!!  Bünyede yarattığı "loser" etkisini düşünebiliyor musunuz? O yüzden bu tip karaoke etkinliklerinden fena halde çekinmekle beraber, kendimi kendime kanıtlayabileceğim bir fırsat gözüyle bakardım hep.

Kalamış Posh

Posh'a geri dönelim. En son iki sene kadar önce ses sisteminin epey kötü olduğu ve dolayısıyla kendi sesimi pek de duyamadığım bir mekanda karaoke denemiş bir insan olarak tereddüt yaşadım. İnternette biraz araştırma yaptıktan sonra gideceğim mekanda bir önceki hafta Nev'in de bulunduğunu gördüm ve endişelerim iyice arttı. Öte yandan Duygu da sürekli anlatıyor, şöyle kaliteli, böyle güzel, "hem organizasyonu yapan çocuk da arkadaşım, çok eğleniyoruz", diyor. En kötü ihtimalle bir köşede oturup herkesin gitmesini bekleyip tam mekan kapanırken kendi kendime bir şeyler söylerim düşüncesiyle gittim Kalamış Posh'a.



Posh bir kaç katlı bir mekan, bilmeyenler için biraz anlatayım. Giriş katı oldukça geniş; hem yemek yiyebileceğiniz, hem muhabbet edebileceğiniz ve en önemlisi sigara içebileceğiniz tek kat burası. :) Bir üst kat ise her Çarşamba akşamı sevgili Tolga'ya ve Karaoke gecelerine ayrılmış durumda. Öyle yüzlerce insanın tıklım tıkış girdiği, insanların her parçada mikrofonlara saldırıp en sevdiğiniz şarkıya tecavüz ettiği "Umumi Karaoke" mekanlarından değil burası.

Tolga Soydaş - The Karaoke Master

Farkı ne diye sorarsanız cevabım "Tolga" olur. Herşeyden önce inanılmaz bir arşive sahip. Türkçe, İngilizce, İtalyanca, İspanyolca ve hatta Fransızca şarkılardan oluşan bugüne kadar gördüğüm en geniş arşiv Tolga'da. Parçaların altyapılarına çok dikkat ediyor Tolga ve mümkün olduğunca orjinale en yakın altyapıları edinmeye çalışıyor. Müziği seven, müziğe çok zaman ayıran biri olarak mixer'in başına geçtiğinde boş durmuyor Tolga. O anda mikrofonda kim varsa ve hangi şarkıyı söylüyorsa ona göre ton ayarını yapıyor ve hem parçayı söyleyene yardımcı oluyor hem de mekanda bulunanların kulak sağlığını ve sabır sınırlarını korumuş oluyor. :) Açıkçası bu uygulamayı başka bir yerde görmeniz pek mümkün değil. Bu hem bir istek ve profesyonellik meselesi, hem de bilgi ve müzik kulağı gerektiren bir meziyet.




Son olarak -ki bence Tolga'nın en önemli katkılarından biri budur- kesinlikle kimsenin şarkısına kimseyi musallat ettirmiyor. Mikrofon öyle dımdızlak ortada değil, kim kaparsa o söylemiyor yani. Tolga sıradaki parça kiminse o masaya gönderiyor mikrofonları. Sanata ve sanatçıya saygı yani... :) Duygu sayesinde Posh'da başlayan bu karaoke merakı son 1 senede İstanbul'daki tüm karaoke barlara gitmeme sebep oldu. Gittim, hepsini gezdim, değerlendirdim ve karar verdim ki bu işi Tolga'dan daha iyi yapan yok. 

Bir de güzel dostluklar oluşmasına vesile olan bir eğlence bu karaoke. Her hafta gidip şarkı söyleyin demiyorum elbette ama belirli bir süre sonra bir kaç kez gittiğinizde artık etrafınızda yabancılar yerine tanıdık yüzler olduğunu farkediyorsunuz. Hatta bu tanıdık yüzlerin söyleyeceği şarkıları bile tahmin edebilir hale geliyorsunuz, daha önce dinlemiş olduğunuzu hatırlayıp. Aman aman bir sese, müthiş bir yeteneğe ihtiyacınız yok. Şarkı söyleyemiyor olsanız bile kimse dönüp size alaycı bakışlar atmıyor Posh'da. Dedim ya "sanata ve sanatçıya saygı" işte. :) Şarkı söyleyebilseniz de söyleyemeseniz de eğleniyorsunuz bir şekilde. Kaldı ki "ben şarkı söyleyemiyorum" diye bir şey yok bence. Karaoke sevdası oluştuktan sonra iyice anladım ki olay tamamen özgüvende bitiyor. Söyleyemiyorum dedikçe kendi sesinizi bastırıp, ağzınızı açmıyorsunuz ve işte o dakika söyleyemeyen bir insan haline geliyorsunuz. Elbette söyleyeceğiniz parçayı seçerken melodisini ve az da olsa sözlerini bildiğiniz bir şarkı seçmek önemli. Bu da özgüveni anlık olarak etkileyen bir faktör çünkü.




Ego :))

Bundan önceki yazım Frank Sinatra parçaları üzerineydi (aslında "üzerineymiş" demeliyim, görmesem hatırlamam). Tahmin edebileceğiniz gibi karaoke mekanlarına gittiğimde de Frank Sinatra parçalarını söylemeyi tercih ediyorum. Yakıştığını söylüyorlar... Daha doğrusu Türkçe söylemenin yakışmadığını söylüyorlar, "sen Sinatra söyle abi, aman aman iyi böyle boşver Türkçe'yi" diyorlar. Ben de buna güvenerek geçenlerde Nişantaşı'nda bir mekanda düzenlenen karaoke yarışmasına katıldım (para ödülü vardı, tamamen bu sebepten katıldım). Elemeleri geçtim ve sonunda aralarında Deniz Arcak ve Şehnaz Sam'ın da bulunduğu jüri üyelerinin karşısına çıktım. İkinci oldum ve bir adet cep telefonu kazandım. Zaten birinci olsam kazanacağım para ödülü bardaki hesabı ödemeye ancak yetecekti. İkinci olmakla en azından elimde kalıcı bir hatıra var artık "bak ben bu telefonu şarkı yarışmasında kazandım" diyebiliyorum. :) Buradan teşekkürlerimi tekrar sevgili Tolga'ya ve Duygu'ya iletiyorum, bende çok emekleri var. Duygu sayesinde şarkı söylemeye başladım, Tolga sayesinde de az antrenman yapmadım. Siz olmasanız ben ne yapardım ey dostlar!! (evet, Grammy kazanmış gibi konuştuğumun farkındayım :) ).

Uzun lafın kısası efendim, karaokeye gidiniz, şarkı söyleyiniz. Danstan sonra kendime 25 yıl gecikmeli de olsa ömür boyu devam edebileceğim yeni bir uğraş bulduğum için çok mutluyum gerçekten. Dansta 15 yılda geldiğim nokta ve işin kazandığı ciddiyet düşünüldüğünde aynı sonucu karaokeden de beklemek büyük bir hayalperestlik olur elbette. Ancak yine de bırakmaya niyetim yok, gittiği yere kadar götürmeye niyetliyim. Size de tavsiye ediyorum. Hatta Çarşamba akşamları Kalamış Posh'a bekliyorum. Hem beni de dinlemiş olursunuz fena mı? ;) Emin olun Tolga'nın söylediği gibi "Kendinizi yıldız gibi hissedeceksiniz!"...


İlgilenenler için Tolga'nın Posh'da düzenlediği gecelere dair bilgiler aşağıdaki bağlantıdadır:

http://www.facebook.com/group.php?gid=33014538417 


Sevgiler,

Eddie "Sinatra Jr" O.