5 Aralık 2013 Perşembe

Afyon'da Salsa ve Beşik Kertmesi

Afyon'da Salsa


Türkiye Dans Sporları Federasyonu Salsa Kural Kitapçığı 2013-2014 versiyonu Ağustos 2013'te yayımlandı. Buna dair yorumlarımı 24.09.2013 tarihinde blog'umda, öncesinde de www.dansmedya.com sitesinde yayımlamıştık. Fakat şu an görüyorum ki bu kural kitapçığı üzerinde değişiklikler yapılmış, sezon içerisinde değişiklik yapılması yasak olmasına rağmen. Bu ne şekilde duyuruldu, yapılan güncellemeler kim tarafından, neye göre yapılıyor bilemiyorum ama birçok kulüp yöneticisinin -ufak da olsa- bu değişikliklerden haberleri olduğunu sanmıyorum. Bana kalırsa Kural Kitabı'nı haftada bir indirmek gerekiyor. (buradan indirebilirsiniz http://tdsf.gov.tr/sabit/mevzuatlar):

Neyse, esas konumuza gelelim. Salsa Kural Kitabı der ki (şimdilik böyle diyor, yarın ne olur bilinmez):


Madde 3-1 : Finale Kalacak Sporcuların Belirlenmesi:

"...
Puanlama sonucunda Türkiye Şampiyonası dışındaki tüm open yarışmalarda  finale 6 sporcu kalır. (Eşitlik durumunda bu sayı artabilir, azalamaz..."



Sezon başında kural kitapçığına dair yorumlarımızı yaparken bakınız bu kurala dair neler demişiz (http://umraniye-lounge.blogspot.com/2013/09/yeni-kurallar-tandk-skntlar.html)

Madde 3-6: Finale Kalacak Sporcu Sayısı

(Bakınız benim yorumlarımda 3.6 olarak yer alan madde, son yayımlanan kitapçıkta 3.1 olarak gözüküyor... Net bir şekilde değişmiştir Kural Kitabı.)


Geçtiğimiz sene yaşanan sıkıntılar “finalde en az 6 çift yarışır” ibaresinden kaynaklanıyordu. Oysa bu ibare kaldırılsa, finalde 3-7 çift yarışır ibaresi gelse tıpkı dans sporundaki gibi, hakemler çok rahatlayacaklar. Örnek verelim:

Yarı finalde 12 çift yarışıyor. Bu çiftler yarı final performanslarına göre hakemlerden “X” alıyor ve finale kalıyor. Buna göre maksimum sayıda hakemden “X” alan 5 çift olsun. 6-10 arası çiftler bir “X” eksik almış olsun. 11-12 arasındaki sıralamada yer alan çiftler de en az sayıda “X” almış olsun. Dans sporu sistemine göre finalde 5 çift yarıştırabilirsiniz. Zira aksi halde 7’den fazla çift almanız gerekecek ve bu kurallara aykırı. Dolayısıyla 6. sıradaki çifti finalin dışında bırakabilirsiniz.

Oysa salsada, ki bu durum geçtiğimiz sene yaşandı, 5 çifte inme şansınız yok. Çünkü kendi kendinizi “en az 6 çiftle final yapılır” diyerek kısıtlamış durumdasınız. Bu durumda mecburen 6 çiftin üzerindeki eşitliği bozan noktaya, yani 10. pozisyonuna gitmeniz gerekiyor. Yani 10 çiftle final yapacak, yarı finalde sadece 2 çift elemiş olacaksınız.Takdir edersiniz ki pek de kullanışlı ve pratik bir sistem değil.


Şimdi de bu kuralın uygulandığı en son Afyon yarışmasının Yetişkinler C Klasman tablosuna bir göz atalım. (Sonuçların tamamını şu link'e basarak indirebilirsiniz: http://www.tdsf.gov.tr/haber/2-ETAP-YARisMA-SONUcLARi-AFYON-01-ARALIK-2013.docx)

Yarışma akışı yarı final turuna kadar (skating tablosunda 4. tur olarak gözüküyor) herhangi bir sıkıntı göstermiyor. Yarı final turuna 13 çiftle giriliyor. Bu noktada hakemlerin 13 çiftin 6 tanesini final için işaretlemeleri gerekiyor. Bu turda değerlendirme yapan 7 hakemin seçimleri sonucunda oluşan tabloyu (ve çiftlerin kaç X aldığını) şu şekilde özetleyebiliriz:

7 X alan çift sayısı:  1
5 X alan çift sayısı:  3
3 X alan çift sayısı:  6
2 ve daha az X alan çift sayısı: 3

Şimdi finale çıkacak çiftleri bu değerlendirmeye göre belirleyebiliriz. Buna göre, 7 X alan çiftimiz ve 5 X alan 3 çifti final turuna kesin olarak yazabiliyoruz. Böylece finale yazılması gereken EN AZ 6 çiftin 4 tanesini yakalamış olduk. 2 çifte daha ihtiyacımız var.

Bir sonraki eşitlik noktası olan 3 X almış sporculara bakıyoruz. Bu çiftleri birbirinden ayırmamız mümkün değil. Fakat şu an elimizde sadece 4 sporcu var ve kurallar bizim 4 sporcuyla final yapmamıza izin vermiyor. Yarışma sırasında "Hay bin kunduz! Kim yazdı bu kuralları yahu? Ha, biz yazmıştık değil mi, doğru ya..." diyenler olmuştur herhalde içinden...

O zaman ne yapılması gerekiyor? Bu 6 sporcunun tamamının da finale yazılması gerekiyor. Dolayısıyla final için toplam 10 çift belirlenmiş oluyor. Peki bu durum kurallara uygun mu? Evet, sonuna kadar uygun. Zira kurallar finalde yarışabilecek çift sayısında bir üst limit belirlemiyor.

İşte burası tam da "Eh o halde rahatladık, neyse hadi bak bunu da atlattık" denildiği an olsa gerek... Fakat maalesef iş bu kadarla bitmiyor... Zira skating programı meğer 9'dan fazla çiftle final yapılmasına müsaade etmiyormuş!!!

"Kuralı yazarken keşke bunu birileri söyleseydi, niye söylemediler ki, yoksa sorulmadı mı ne oldu acaba, tüh" düşünceleri içten içe yankılanırken, masa hakemi şahane bir öneriyle geliyor. "10 çiftin hesaplamasını program dışında yaparız, elle veya Excel'de". Bunu yapmak için elbette kısa bir ekstra süreye ihtiyaç duyulacak, 10-15 dakika kadar.

Buna müsaade edilir mi? Haayır! Zaten program aksamış, organizasyon komitesinde işler doğru aksın diye çabalayan insanların yaptıkları plana riayet edilmemiş, gereksiz uzun aralar verilmiş ve programın 1 saat gerisine düşülmüş. Yarışmayı hakkaniyetle bitirmeyi sağlayacak bir 10 dakikaya daha vakit ayrılamaz, tahammül edilemez elbette!

O halde ne yapılsın? Kuralları ezilsin, esnetilsin. Bir ara tur daha yapılsın, kural kitabında talimatlarda yer almayan... O da yarı final olsun, iki tane yarı-final yapmış olunur canım ne var bunda?

İkinci kez yapılan usulsüz ve yersiz yarı final turundan sonra, 4 çift daha devre dışı kalıyor ve nihayet, finale tam da 6 çiftle geçme şansı elde ediliyor. Mesele şu ki, bu "ekstra" turda elenen 4 sporcu normal şartlarda, kural kitabına göre finalde yarışması gereken çiftlerdi. Yani aslında sıfatları "finalist çift" olmalıdır. Ancak buradaki kural hatasından dolayı sporcular finale çıkamamışlar. İtiraz ediyorlar mı? Elbette hayır. Çünkü durumun farkında değiller. Farkında değiller, çünkü o sırada "yaşasın 13 çiftten 3 tanesi elendi ve biz bunların arasında yokuz, bir üst turdayız" diye sevinmekle meşguller. "Durun bir dakika, neden finalde yarışmıyoruz da yine yarı final yapılıyor" demiyor kimse. Çünkü ne kendileri, ne de antrenörleri kuralları okumamış ve bihaber durumdalar.

Burada şunu diyebilirsiniz. Hakem komitesi bu yarışma çerçevesinde oldukça şanslıymış. Zira havadan inme şekilde yapılan ekstra yarı final turunda elenen 4 çift bir önceki turda 3 X alan çiftlerin arasındalar.Yani bir önceki tura göre yarışmanın en zayıf gözüken 4 çifti elenmiş, eğrisi doğrusuna gelmiş diyebilirsiniz. Fakat şimdi size şunu sorayım, diyelim ki yarışmayı birinci bitiren sporcularımızdan birinin, yapılan bu ekstra tur esnasında kostümünde bir arıza çıktı... Diyelim ki bir problemle karşılaşıldı. Normal şartlarda finalde yarışması kesin olan bu çift, sırf ekstradan, kurallarda yer almayan bir tur daha yapıldığı için elendi diyelim... Mümkündür, 2 sene önce oldu. Yine olabilir. Hatta bu yarışmada gerçekleşmemiş olması sadece büyük bir tesadüf ve şanstır. Burada ne demek istediğimi en iyi anlayacak kişi de, tam da bu bahsettiğim durumdan muzdarip kalarak kariyerinin son yarışmasından elenen, bugünün MHK üyesi Sayın Yalçın Şişman'dır. Kendisinin de vaktinde itiraz etmiş olduğu, haksızlığa uğramış olduğu bir durum, mevcut kurallar içerisinde yine ve yeinden tekrarlanabilir durumdadır. Sevgili Yalçın'ı bunca yıldır tanıyan biri olarak, kendisinin de bu duruma içinin elvermediğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Peki çözüme gelelim. Sezon boyunca baş gösterebilecek bu problemi ortadan kaldırmak için ne yapılması gerekir?

Tamamlanması gereken iki adım bulunuyor. İlki kısa vadeli çözüm, ikincisi ise orta-uzun vadeli. Etkili ve kesin çözüm için her ikisinin de uygulanması gerekiyor:

Uzun Vadeli Çözüm:

Kural Kitapçığında yer alan ilgili maddenin değiştirilmesi gerekiyor. Finale kalma şartları tıpkı Sayın İsmet Müftüoğlu'nun dans sporu branşında hazırladığı şekilde salsaya aktarılmalıdır. Bakınız, "uyarlanmalıdır" demiyor. Olduğu gibi aktarılmalıdır. Zira her ne kadar salsa birçok konuda dans sporu (latin amerikan / standart) branşından farklı olsa da, eğer yarışma içerisinde skating sistemi kullanıyorsanız, bu noktada farklı olma ihtimali yoktur. Skating'in salsası, bachatası, Latin Amerikan'ı olmaz. Skating matematiktir. Skating istatistiktir. Skating sanat değildir, sabittir, bilimdir. O yüzdendir ki Sayın Müftüoğlu ve diğer yetkili arkadaşlar Latin Amerikan ve Standart danslar kural kitabını hazırlarken bazı konularda ülkemiz standartlarına göre dışarıdan gelen kurallarda oynama yapmışlarken, skating sistemine dair kuralları hiç değiştirmeden, olduğu gibi almışlardır.

Kısa Vadeli Çözüm:

Elbette kural kitapçığını sezon ortasında değiştirmek mümkün değil. Bunu hepimiz biliyoruz. O halde çözümü başka bir noktada aramak gerekecek, en azından sezon bitene kadar. Burada iki ihtimal var. Ya acilen yeni bir skating programı edinilmesi gerekiyor ki 9 çiftin üzerindeki final oluşumları da program üzerinden hesaplanabilsin; ya da salsa yarışmalarında Skating Sistemini yürüten Sayın Seval Akansoy'a program harici çalışma ortamı sağlanacak. Yani mesela bu yarışma özelinde konuşursak, 10 çiftin hesaplamasını excel tablosunda yapıp, sonuçları paylaşırken bu görselin altına ufak bir not düşerek neden program harici çalışıldığı belirtilebilir. Sonuçların paylaşıldığı şekil mi önemlidir, yoksa kurallara uygun, haksızlık ihtimaline katiyen mahal vermeyen bir yarışma yapmak mı?

Belki bu anlattıklarım şu an sizlere çok anlam ifade etmiyor olabilir... Belki bu yarışmada yarıştınız, hatta ilk 10'a girip, finale kalamayan -yani bana göre hakkı yenen- çiftlerden birisiniz, ama yine de önemsemiyorsunuz bunları... Olabilir. Saygı duyarım, sizin tercihinizdir. Sezon başında kuralları okuyup, daha yarışmalar başlamadan bu kuralların sıkıntı yaratacağını nasıl tahmin ettiysek, şimdi de aynı problemin önümüzdeki yarışmalarda yineleneceğini iddia ediyorum. Önemli olan, 2 senedir süregelen bu problemi çözemeyen yetkililerin, kendilerine altın tepside sunulan yukarıdaki çözümleri kullanıp kullanmayacaklarıdır.

Daha da önemlisi, elbette, bu tip kural hataları ve -bilinçsizce yapılsa da- haksızlıklarla karşı karşıya kalan sporcu ve antrenörlerin, haklarını resmi yollarla arayıp aramayacaklarıdır. Bir kural kitapçıgını öğrenmek, gerektiği noktada da dilekçe vermek bu kadar zor olmamalı sevgili kulüp yöneticileri, değerli antrenörler. Yaptığınuz işe, kurallarını bilmeyecek kadar saygı duymadığınızı düşünmek istemiyorum... Gerçi "hakemler de bilmiyor ki kuralları" deseniz, cevap veremem, o da ayrı mevzu.

(Sevgili Seval Akansoy'a bu konu hakkındaki aydınlatıcı bilgileri için bir kez daha teşekkür etmek isterim. Yaptığı işe her ne olursa olsun saygı duyan, bu işi sahiplenen, yarışmalar kapsamında en çok güvendiğim isimdir Sevgili Seval. Bir şeyler iyi yönde değişecekse salsa yarışmalarında, Seval Akansoy'un bunda mutlaka büyük payı olacaktır, buna inanıyorum.)


Beşikte Kertilmiş Şampiyona

Son dönemde dikkatimi çeken bir diğer konu da kulüpler arası yarışmalar sonucunda oluşan "puan tablosu" ile alakalı... Mevcut sisteme ve kurallara göre kulüpler arası yarışmaya katılan her çift yarışma sonundaki sıralamasına göre belli bir puan alıyor. Bu puan da yarışmada geçtiği çift sayısı ile hesaplanıyor. Yani mesela B klasmanda 20 çift yaırşıyorsa ve ben 10 çifti geride bıraktıysam, tabloda geride bıraktığım her çift için 1 puan alıyorum. Aynı zamanda C klasmanda yarışan her çift için de 1 puan alıyorum. Şu an TDSF sitesinde bulunan kural kitapçığında verilen örneği inceleyecek olursak:


Örnek 2: Yetişkinler C klasmanda yarışan 41 sporcu var ise , Yetişkinler B klasmanda yarışan 20 sporcunun  20.si yarışmaya 41 puan ile başlar. A klasmanda 10 sporcu var ise , A klasmanın 10. Su yarışmaya 61 puanla başlar.


Dolayısıyla şöyle bir durum oluşuyor.

Diyelim ki ben bir kulüp sahibiyim. Yarışmacılarım var salsa branşında yarışan. Aynı zamanda -hani olmaması lazım da, diyelim ki bir şekilde, kısmet, oldu- yarışma kurallarını da ben koyuyorum diyelim. Hatta hangi sporcunun hangi klasmandan yarışacağına da ben karar veriyorum... "Yok artık daha neler!" dediğinizi duyar gibiyim. Canım örnek işte, lafın gelişi söylüyoruz, yoksa hiç böyle bir durum gerçek olabilir mi? Güldürmeyiniz lütfen. Hem kulüp sahibi, hem kural koyucu, hem rakiplerini seçici olacak aynı kişi?  Hah! Komiksiniz, ilahi...

Neyse efendim, diyelim ki oldu böyle bir durum.  Mevcut kurallar çerçevesinde yapacağım ilk iş şu olur: Çiftlerimin büyük bölümünü A klasmandan yarıştırırım. Herhangi bir çiftin A klasmanı hak edip etmemesi önemli değil, nasıl olsa belli bir kriter yok, tamamen benim insiyatifimde. Antrenör veya kulüp sahibi olarak yazarım kendime bir dilekçe, kural koyucu olarak da kabul ediveririm, olur biter!

Ne oldu o zaman? Çiftlerim A klasmandan yarışıyor; A klasmanda en çok çifti olan kulüp benim; dolayısıyla diğer kulüpler B ve C klasmandan ne kadar çok sporcu yarıştırırsa ben onlara o kadar fark atıyorum genel puanlamada. Mesela en büyük rakibim C klasmanda çok güçlü diyelim. 20 sporcu birden sokuyor. Benim de A klasmanda 6 çiftim olsun... Bu durumda en büyük rakibim bana kendi elleriyle (6*20=) 120 puan kazandırıyor, her yarışmada... Eh sezonda 6 yarışma olsa, 6*120=720 puanı tek bir rakibimden kazanıyorum. Bu kadar puanı sezon sonunda toplayamamış kulüpler var.Ezeli rekabet, ebedi dostluk dedikleri bu olsa gerek. Çiftlerim A klasman ayarında değiller belki evet ama olsun, 20 çifti A klasman olan 100 çiftlik bir yarışmada her biri en az 80 puanı cebe indiriyorlar A klasmanda sonuncu bile olsalar, daha ne olsun! Bu sene şampiyon kesin benim... Hah! Aklımı seveyim ne güzel kural koymuşum meğer. Ayrıca, öteki kulüplerin de aynı uyanıklığı yapmasını engelleyebiliyorum. İşime gelmezse onların "A klasmandan çfit yarıştırma" taleplerini kafama göre bir gerekçe uydurup kabul etmem, olur biter!

Tabii ki bu farazi bir örnek. Gerçek olamayacak kadar sinsi bir plan çünkü bu. Zaten nerede görülmüş bir kulüp başkanının aynı zamanda müsabaka kurallarını koyan adam olduğu, hatta hangi kulübün hangi ligde (klasmanda) yarışacağına karar verdiği, aynı zamanda hakemlik yaptığı, müzikleri belirlediği? Yoktur öyle bir şey... Hele TDSF bünyesinde? Mümkün değil olamaz. O yüzden sevgili salsa kulüp yöneticisi, yarışmacısı ve antrenörü arkadaşlar hiç sıkmasınlar canlarını. Gönül rahatlığıyla çalışıp yarışsınlar. Herkes kadar onların da şampiyon olma, derece alma şansları var. Asla ve asla bir oyuna alet edilmiyor ve kullanılmıyorlar... Kesinlikle öyle neticesi önceden belli, "beşik kertmesi" bir yarışma ortamında değiliz... Yok canım, nereden çıkarttınız!?


Tüm kulüp ve sporculara bir dahaki ayakta başarılar dilerim.



Sevgilerimle

20 Kasım 2013 Çarşamba

"Jersey'den Endim Şehre"

Dün akşam izleme fırsatı bulduğum Jersey Boys ile ilgili arkadaşlarımdan "yorum yapmama yönelik" beklentiler alıyorum. Ben de biri kısa, biri de nispeten uzun olmak üzere iki versiyonda bu başarılı yapımı değerlendirmek istedim.

Jersey Boys'un orijinal afişi. Performans sırasında bu sahnenin aynısını göreceksiniz ;)


Önce kısa versiyon:
Hiç tereddüt etmeyin ve Jersey Boys'u mutlaka izleyin.
.
.
.



Şimdi de uzun versiyon.. ;)


İstanbul'un yeni sahnesi Zorlu Center PSM'yi ilk kez görme şansım oldu. Düşünenlerin, yapanların fikrine, eline sağlık. Muazzam bir sahne olmuş. Broadway seviyesinde sahne kullanımı gerektiren oyunlar, müzikaller için artık garip garip çadırlarda veya spor salonlarında toplaşmak zorunda kalmayacağız.

"Broadway seviyesinde" demişken, Jersey Boys tam da böyle bir çalışma işte, buram buram Broadway kokuyor. Senaryosu, oyunculuğu, müzikleri, dekoru ve dinamizmi ile Amerikan Servis bir sahne işi Jersey Boys. Hele ki dönemin müziklerini Frankie Valli'yi, Rock'n Roll kültürünü seviyorsanız bu yapımı kaçırmamalısınız.

Gerekçelerimi detaylandırayım...

1. Senaryoyla başlayalım. Tipik bir Broadway senaryosu Jersey'den çıkan gençlerin para ve şöhrete uzanan hikayesi. Hani o hollywood'dan alıştığımız, "fırsatlar ülkesi Amerika" veya "American dream" masalının, Frankie Valli üzerinden anlatılan biyografik hali diyebiliriz. Karakterlerin ismini değiştirsek, arka planı New Jersey değil de mesela, Şanlıurfa yapsak, biraz müziklerle oynasak, bizdeki "köyden endim (indim) şehre" hikayelerinden pek de farkı yok aslında. Bir nevi "Jersey'den endim şehre" mevzuu da denebilir.

2. Sahne arkasını görüp gezme şansım oldu, vaktinde dans ve federasyon mevzuları sayesinde tanıştığım ve muhtemelen bu camianın bana kazandırdığı en değerli insanlardan biri olan, Fatih Osmançelebioğlu sayesinde. Kendisinden, yani birinci ağızdan alınan bilgiye göre: Jersey Boys İstanbul'a 12 tırla gelmiş. Işık sistemlerinden, sahne üzerindeki mekanizmalara kadar her şey New York'ta sahnelenen orijinal oyunla bire bir aynı. Hatta öyle ki, "plug'n play" modeli bir sahne düzenleri var. Aleti getirip, kutusundan çıkartıp gerekli kabloları bağlıyorlar ve başka bir şey yapmanıza gerek kalmıyor. "Bir şeye dokunmanıza gerek yok, biz hallettik... İsteseniz de bozamazsınız zaten, hepsi kilitli" demişler malzemeleri teslim eden yapımcılar. İşi bu şekilde rutine ve otomatiğe bağlayınca da ortaya elbette muazzam hızlı ve dinamik bir sahne kurgusu çıkıyor. Neredeyse her şarkıyla birlikte sahnede bir şeyler değişiyor. Teknik olarak mükemmel zamanlama gerektiren bu durum, hatasız uygulanıyor ve seyircinin de başını döndürüyor. Son derece etkileyici. Sahneye orjinal ebatlarında bir sokak lambası bile indiriliyor. (Evet, bir "sokak lambası altı" sahnesi var; biliyorum çok klişe ama güzel) :)

Sahnenin çıplak hali böyle gözüküyor. Fakat görünüşe aldanmayın, sürprizlerle dolu bir sahne bu ;)



3. Müziklere dair tek yorumum şudur: Bayılacaksınız!!!
Şarkılar bitmesin isteyeceksiniz. İçinizden "bir daha, bir daha" diye bağırmak gelecek ama yapamayacaksınız, neticede müzikal bu, konser değil çünkü... Hatta "müzikli oyun" sınıfına sokulmuş dışarıda, müzikal de diyemiyoruz yani tam olarak. Bu arada izlemiş olup da aklında soru işareti bulunan veya izlemeye gidecek dostlar için şu hatırlatmayı yapayım. Parçaların hiçbiri, ama hiçbiri, playback değil. Ne altyapılar, ne vokaller... Performans boyunca sahnede duyduğunuz her nota o anda canlı olarak çalınıyor. The Four Seasons ekibini oluşturan üyelerin elindeki gitarlar -her ne kadar el hareketleri çok gerçekçi olsa da- aktif değil. Hem muhteşem bir şekilde bas çalıp, hem parçanın 3. sesini söyleyip hem de muazzam bir şekilde dans etmesini bekleyemeyiz adamcağızın, değil mi? Evet sahnedekiler  müzikal oyuncusu belki ama hani Fred Astaire bile üçünü bir arada yapmamış hiç :)

Olay esasen şöyle cereyan ediyor. Sahne arkasında 2 tane oda var. Bu odalar orkestraya ayrılmış durumda. Orkestra şefi de odalardan birinde duruyor ve önündeki kamera sayesinde şefin direktifleri tüm enstrümanlara, her nota sehpasının üzerinde bulunan ufak monitörler üzerinden aktarılıyor. Yani aslına bakarsanız, bir orkestra havuzunda ne yapılıyorsa, teknik olarak -ve teknolojinin de desteğiyle- arka planda aynı işler yapılıyor. Gözlerimle gördüğüm için söyleyebiliyorum, inanılmaz detaylı şekilde planlanmış ve hatasız yürütülen bir çalışma dönüyor sahne arkasında. Müzik anlamında o kadar başarılı bir iş ki, performansın sonuna kadar, ben size şimdiden "playback değil" demiş olmama rağmen, sürekli olarak "yahu bu da mı canlı, olamaz canım!" diye düşünüp duracaksınız... Evet canlı... :)

Öyle iyi ki, sahne arkasını görmemiş olsam, oyunun sonunda sahneye gelen ve seyirciyi selamlayan adamın orkesta şefi olduğunu anlamayabilirdim, itiraf ediyorum. :)

Orkestra ve Cast

4. Dönemin atmosferini çok iyi yansıtmışlar. Dekorlar, aksesuarlar tam kıvamında. Detay seviyesi de hayli yüksek, sahne arkasına geçtiğimde yakından inceleme şansım oldu. İlk perdenin sonlarına doğru gözlerinizi kamaştıran iki sahne geliyor... Kelime anlamında "gözlerinizi kamaştıran". Öyle ki, kendi aramızda konuşurken hepimizin ortak "grand finale" sahnesinin bunlar olduğunu fark ettik. Yani bize bıraksalar o sahneleri alır, oyunun kapanışına koyardık. Ama tabii neticede bizimkisi Türk kafası, adamların bir bildiği var elbet. :)

5. Oyunculuklar benim açımdan gayet başarılıydı. Mesela Frankie Valli'yi oynayan adamın sesi cuk oturmuş karaktere. Hiç öyle "aman canım İstanbul'a kim bilir kaçıncı cast'ı gönderiyorlardır" demeyin. Zira yine birinci ağızdan gelen bilgiye göre yıllarca Rolling Stones ile birlikte çalışmış, sahne işlerinin erbabı bir ekip tarafından özenle seçiliyor tüm oyuncular.

Zor iştir şarkı söylerken dans etmek...

Eh tabii, Erdem Özkan bir mevzuyu ele alır da kusur bulmaz mı, şaşırdınız herhalde, elbette bulur. :) (Hatta yeri gelmişken kendi ismimi 3. şahısta kullanmış olmamdan dolayı, kendimi de eleştireyim... Neyse...)

İlk kusuru sahne öncesi kahvemizi içerken incelediğimiz broşürlerde gördük. Yapımcı, yönetmen, cast'ın yedek üyeleriyle birlikte tümünün smini içeren, hatta her iki perde de dinleyeceğimiz parçaların isimlerini de taşıyan hoş bir broşür dağıtılıyor salona girmeden önce. Her şey güzel buraya kadar... Fakat Zorlu Center PSM kadar çok para harcanan, böylesine görkemli, Jersey Boys ve yakında Cats gibi işleri ağırlayan son derece ciddi bir organizasyonun broşürde "koreografi" yerine "kAreografi" yazması bir çuval inciri berbat ediyor. Neyse, nazar boncuğudur diyerek bunu görmediğimizi varsayıyoruz... :)

Gelelim diğer konulara...

1. Senaryo biraz hızlı ilerliyor. Her şey çok hızlı değişiyor. Bir yandan arka plandaki dinamizim, sürekli değişen sahneler ve hikayenin bir önceki kısmını hazmedemeden aniden yeni bir bölüme geçilmesi, bilhassa bu tempoya alışık olmayan izleyici için, başlarda biraz sıkıntı yaratabiliyor. Tüm diyalogların İngilizce olması, oyunculukların iyi olmasından kaynaklanan başarılı "Jersey'den çıkma İtalyan genci" aksanı da cabası. İngilizce takip etmekte zorlanacağınızı düşünseniz de üzülmeyin. Sahne üzerindeki ekranda alt yazı (üst yazı?) sunuluyor. Yalnız eğer diyalogları ekrandan takip etmeniz gerekecekse, balkondan bilet almanızı tavsiye ederim. Perde arasında yanımıza gelen iki hanımefendi de "çok önden almışız, ekrana bakmaktan boynum ağrıyor, biraz arkalara geçelim" diye şikayet ediyorlardı. Muhtemelen balkondan hem ekranı hem de sahneyi aynı anda izlemek daha olasıdır.

Fakat İngilizce'niz iyi bile olsa, hatta ana dili İngilizce olan izleyiciler için bile, oyunun temposu bir hayli yüksek.

2. Oyunu birlikte izlediğim, müzikallerde sahne almış ve bu anlamda tecrübesine güvendiğim sevgili Banu Küçük'ün bir yorumunu paylaşmak istiyorum. Kelime seçimleri böyle değildi belki ama özetle "öyle pek de dramatik bir sahne yoktu" gibi bir ifade kullandı Banu. O ana kadar bana neyin eksik geldiğini tam belirleyememiş, adını koyamamıştım. Banıu bunu benim yerime halletmiş oldu. Gerçekten de senaryonun en dramatik anında bile, sahnedeki karakterle empati kurabildiğimi, üzüldüğümü veya sevindiğimi hatırlamıyorum. Herhangi bir sahnede tüylerimin diken diken olduğunu da söyleyemem. Bunun sebebini bilemiyorum, tuz mu katmalı, biber mi çözemiyorum ama eminim daha profesyonel gözle izleyecek arkadaşlarımız olacaktır. Yorumları merakla bekliyorum.

3. Parçaların çoğu kısa sürüyor. Örneğin ilk perdede yer alan Earth Angel ta 1986'da ilk kez Back To The Future izlediğim andan bu yana tabir caizse "hastası olduğum" bir şarkıdır. Jersey Boys'da sadece iki dörtlük dinleyebildik. Bir diğer örnek, Frankie Valli'nin belki de gerçek değerini sonradan bulan Beggin' adlı parçası... Kısa sürdü, tadı damağımda kaldı gerçekten. Böyle düşünmek biraz bencillik elbette, herkesin favori parçası farklıdır ve yapımcıların bütün şarkıları aynı şekilde ele alması, hikayeye doğru şekilde oturtmasıdır önemli olan ama insan yine de daha fazlasını bekliyor haliyle.

4. Aslında Jersey Boys ile ilgili beklentilerimi müzikal bir sinema filmi olarak hazırlanan ve yine dönemin ünlü bir isminin, Bobby Darin'in hayatını anlatan "Beyond The Sea" üzerine kurmuştum. Kevin Spacey başroldeydi. Yeri gelmişken henüz izlemeyenlere de tavsiye etmiş olalım. Filmin şu sahnesi benim Jersey Boys ile ilgili beklentimi gayet iyi anlatıyor aslında:


Evet, beklentim buna benzer sahnelerden oluşan bir performanstı ve büyük ölçüde karşılandı diyebilirim. Danslar hariç... Muhtemelen buna bir müzikalden ziyade "müzikli oyun" denilmesinin sebebi de bu olsa gerek. Gözüm her sahne değişiminde arkada yer alacak "kızlı-erkekli" dansçıları aradı... Aradığıma oyunun son sahnesine, "büyük finale" kadar maalesef kavuşamadım. Oradaki "the altogether" damakta hoş bir tad bıraksa da, oyunun genel akışı içerisinde ana karakterlerin dışında da biraz hareket görmek fena olmazdı açıkçası. Neyse, neticede bu benim kişisel beklentimdi. Performansın ne kadar iyi olduğunu değiştirmiyor bu durum.

Sonuç:

Konu bu tarz müzikaller veya müzikli oyunlar olunca Türkiye'de maalesef bugüne kadar hep Londra'ya, New York'a öykünmekle yetinebildik. Elbette Türk sanatçıların elinden çıkan son derece başarılı müzikaller var. Bunları da gidip izledik, çok beğendik. Fakat kabul edelim ki hiçbirindeki prodüksiyon bu denli detaylı, görkemli ve mükemmele yakın değildi. Bunun da sebebi ilk etapta elbette maddi imkan ve imkansızlıklar. Dolayısıyla bir gözümüz hep dışarıdaki bu şaşalı işlerde kalmadı dersek, yalan söylemiş oluruz. Paramız, fırsatımız olduğunda gidip yerinde izleme şansı bulduk bazen. Ama bu kadar iyi bir yapımın, ayağımıza kadar geldiği, üstelik de bu kadar profesyonel bir sahnede sergilendiği hiç olmamıştı.



Zorlu Center PSM sezonu -ve kendi tarihini- son derece başarılı bir işle açmış. Jersey Boys bizim kaliteli Broadway müzikali açlığımıza hitap eden, ziyadesiyle de doyuran bir yapım. Hani insanın "ellerinize sağlık" diyesi geliyor, öyle güzel. Salondaki boşlukları Salı akşamı olmasına vermek istiyorum. Ya da belki yeterince duymamış olabilir insanlar henüz. Zorlu'nun ve Jersey Boys'un gerçekten söylendiği  kadar iyi olup olmadığını araştırıyorlar belki de, bilemiyorum. Bilet fiyatlarının da çekinceye yol açması beklenebilir... Sebep her ne olursa olsun, önümüzdeki aylarda salonun daha çok dolmasını umuyorum. Böyle kaliteli yapımların ayağımıza kadar gelebilmesi için salonları doldurmamız şart. O yüzden lütfen bu tür yapımlara ilginiz varsa, Jersey Boys'u izleyiniz. Kesinlikle pişman olmayacaksınız ve evinize keyifli, gülen bir yüz ifadesiyle döneceksiniz. 

Sevgiler

24 Eylül 2013 Salı

Yeni (!) Kurallar & Tanıdık Sıkıntılar

(Geçtiğimiz hafta DANSMEDYA'da yayımlanan incelememdir.)

Ağustos sonundaki yazımda yarışmaların başlamasına 1 ay gibi kısa bir süre kalmasına rağmen henüz salsa kural kitapçığına dair bir duyuru yapılmadığını, çiftlerin yarışmalara kurallardan bihaber hazırlanmakta olduğunu belirtmiştim. Üzerinden birkaç gün geçtikten sonra önce 4-5 Ekim tarihindeki yarışmalar iptal edildi, sonrasında ise salsa kural kitapçığına dair duyuru gerçekleşti. Geçtiğimiz sene Teknik Komite ve Hakem Komitesi’ndeki arkadaşlarımızdan sıkça duyduğumuz “merak etmeyin kurallar büyük revize geçirecek yaz tatilinde, baştan aşağı yenileniyor” söylemlerini havada bırakacak kadar geçen seneki kural kitapçığıyla “aynı” gözüken bu yeni (!) kurallar dizisini inceledik. Bu konuda kuralları oturmuş, tartışılmayan, net bir spor branşı olan cimnastik temelinden gelen; talimat, kural kitapçığı hazırlama ve mantığına son derece hakim, değerli hakem ve antrenör arkadaşım sevgili Doğuş Özdemir’in de aydınlatıcı bilgileri için teşekkür etmek isterim….


Salsa kural kitapçığını madde madde inceledik, evet, ancak tek tek bütün problemleri tartışmak çok zaman alacaktır ve okumanız açısından da zor olacaktır. İlgilenen ve daha detaylı soruları olanlar yazının altında yer alan e-mail adresimden benimle irtibat kurabilir. Elimden geldiğince yanıtlamaya çalışır veya yanıtlayabilecek değerli hocalarımızdan bilgi alarak size iletmeye çalışırım. Şimdilik sadece kritik noktaları ele alalım. Bu noktada Salsa Kural Kitapçığı’nı şu bağlantıdan bularak indirmeniz ve yazıyla birlikte takip etmenizi tavsiye ediyorum.http://tdsf.gov.tr/sabit/mevzuatlar

Madde 3.1 Klasman Belirleme:
Yarışmacı çiftlerin yaş grupları içindeki klasmanlarını, katılımcı kulübün antrenörleri veya yetkili kişileri yaptıracaklardır. TDSF yarışmalarına ilk defa katılacak olan sporcular C klasmandan kayıtlarını yaptıracaklardır. Her durumda antrenörler sporcuları için dilekçe vererek klasmanlarını belirleyebilirler. Bu istek TDSF Teknik Kurulu tarafından incelenir ve kurulun onay vermesi halinde üst-alt klasmanlardan yarışma hakkı sporculara verilir.Sistemde kayıtlı olan sporcular mevcut klasmanlarına göre yarışma kariyerlerine devam edeceklerdir. Herhangi bir sporcu belirtilen klasman için yeterli niteliklere sahip olmadığı Teknik Kurul tarafından karar bağlanırsa sporcunun  kulüp ve bireysel puanları sıfırlanarak sporcu, alt klasmanlardan birine çekilebilir.Her yarışma müsabakayı takip eden 1 hafta içinde Teknik Kurul tarafından izlenecek ve klasmanlara göre sporcu profilleri gözden geçirilecektir. Sezon içinde sporcuların klasmanlarında değişiklik yapılmaz.

Bana göre bütün kitapçığın en kritik kısımlarından biri bu maddedir. Bu madde özetle TDSF yarışmalarında yarışan tüm sporcu çiftlerin, hangi klasmanda yarışabileceklerine dair yetkiyi TDSF Salsa Teknik Kurulu’na vermekte ve bu klasman tayini esnasında Teknik Kurul üyelerininhangi kriterleri, nitelikleri değerlendireceklerine dair en ufak bir açıklama yapmamaktadır. Dolayısıyla Teknik Kurul'un elinde istediği sporcuyu, istediği zaman, bir alt klasmana çekebilme, sporcunun ve kulübünün puanlarını sıfırlayabilme hakkı bulunmaktadır. Bunu neye istinaden yaptıklarını da kimseye izah etme yükümlülükleri yoktur, zira kriterler ve nitelikler tanımlanmamıştır.

Herhangi bir spor branşı için böylesine bir güç çok tehlikelidir. Bilhassa TDSF gibi kurullarında ilgili branşta sporcu yarıştıran, kulüp sahiplerinin görev yaptığı bir kurumda… Art niyet olsun veya olmasın, kulüp sahiplerinin eline böyle bir yetki verilmesi başlı başına bir şaibe konusudur ve Teknik Kurulun bu kural dahilinde alacağı kararlar her zamantartışmaya açık olacaktır. Açıkçası, bu maddeyle birlikte kulübü bulunan, sporcu yarıştıran Teknik Kurul üyelerine her klasman içinrakiplerini tek tek belirleme, seçme şansı altın tepside sunulmuştur.  Örnek verelim…


Diyelim ki A kulübünün başkanı aynı zamanda Teknik Kurul’da bulunuyor. B kulübünün başkanı ise TDSF’de görevi olmayan bir isim. İki kulübün de B klasmanda iddialı sporcuları var ve sezon boyunca çok yakın neticeler alıyorlar. Neticede B kulübünün çifti, A kulübünün sporcusunu geride bırakıyor. Bir sonraki sezonun ilk yarışmasından sonra Teknik Kurul bir karar alarak, B kulübünün sporcusunu ilk yarışmadan sonra izleme yetkisini kullanarak üst veya alt klasmana çekiyor. Böylece A kulübünün, Teknik Kurul üyesine ait kulübün, sporcusu B klasmanda en güçlü rakibinden kurtuluyor ve rahatça şampiyon oluyor.  Ne de olsa bunu yapmaya yetkileri var ve neye göre, hangi kriterlere göre bu kararın verileceği belirtilmemiş.

Bu senaryo belki bugünkü Teknik Kurul üyesi arkadaşlar için geçerli olmayabilir. Ama yarın kimin teknik komitede olacağını bilemiyoruz, kötü niyetli biri bu kuralları suiistimal edebilir. Dolayısıyla kimsenin eline böylesine büyük bir yetki verilmemelidir. Bilhassa kulüp sahiplerinin, sporcu yarıştıran kişilerin…

Ayrıca sporcuların “alt klasmana çekilebileceği” belirtildikten bir cümle sonra “sezon içinde sporcu klasmanlarında değişiklik yapılamaz” ifadesinin gelmesi de çelişki yaratmaktadır. Sanıyorum kulüplerin klasman değişikliği talebi yapamayacağı söylenmek istenmiş. Doğru anlaşılabilmesi için bu noktada bir düzeltme şarttır.

Devam edelim…

Madde 3.2: Klasman Atlama:
“Sezon içinde klasmanlarda antrenörler tarafından herhangi bir değişiklik yapılmayacaktır. Sezon içi klasmanlarda değişiklik yapma yetkisi Teknik Kurul kararına bağlıdır.
“Sezon içinde klasmanlarda değişiklik yapılmaz. Bu durum antrenörün ya da kulübün seçimine bağlı değildir. Tüm puanlar sezon sonu sıfırlanır.”
“Sezon sonunda kazanılan tüm kulüp ve bireysel puanlar silinir.”

İlk cümlede yine Teknik Kurul ve üyelerine suiistimale son derece müsait, ucu açık bir güç verilmiş. Ve bu cümle ile ikinci cümle çelişmiş. Şimdi netice olarak sezon içinde klasmanlarda değişiklik yapılabiliyor mu? Kim yapabiliyor? Ne zaman yapabiliyor? Ve en önemlisi,“NEYE GÖRE” yapabiliyor? Bu sorular yanıtlanmalıdır.

Sezon sonunda tüm kulüp ve bireysel puanların silinmesi ise sporcuların çok büyük bir bölümünün klasman atlamalarını imkansız hale getirecektir.Sporcular sadece bir sezon içerisinde belli bir puanı toplamaları halinde klasman atlayabilecekler. Diyelim ki bu puan 450. Çiftimiz o sezon C klasmanda yarıştı, 400 puan topladı. Sezon sonunda puanları silindi ve sonraki sezon 430 puan topladı. İki sezon üst üste 450 barajına bu denli yaklaşmasına rağmen, puanları sürekli silindiğinden teorik olarak 10 sezon boyunca klasman atlayamayabilir. Ancak ve ancak sezon başında antrenörün dilekçesi ve Teknik Kurul’un neye göre verdiği belli olmayan kararıyla klasman atlama şansı olacaktır. Oysa ki dans sporu branşında olduğu gibi, çiftlerin kariyer puanları belli bir noktaya geldiğinde klasman atlamalarına müsaade edilebilir. Bunun için de sezon boyunca topladıkları puanları silmemek, sezon puanı ve kariyer puanlarını ayrı ayrı tutmak gerekecektir. Mevcut haliyle sistemde ilerlemek tamamen Teknik Kurul’un inisiyatifine kalmış durumdadır.

Ekleme: Bu noktada MADDE 5-2-2 kapsamında bahsi geçen RANKING LIST kavramıyla da bir çelişki söz konusudur. Sporcuların puanları her yıl sonunda sıfırlanıyorsa, bu maddede bahsi geçen sporcuların kariyer durumlarını takip etme mevzuu nasıl gerçekleşecektir? Puanlar siliniyorsa, bu durum nasıl takip edilebilir? Yok, eğer puanlar silinmiyor, bir kenarda tutuluyorsa, o halde neden kariyer ilerledikçe biriken puanlarla sporcuların klasman atlamasına müsaade edilmiyor?

Sonraki madde…

BÖLÜM 2- Madde 1 – TRICK:
“Trick tanımı tüm lift, drip drop, akrobatik figürler vb'nin tamamını kapsayan genel bir tanımdır. Dansa görsel güzellik ve akış dinamizmi kazandıran,  dansın sunumu sırasında figür zamanlaması ve müzikalite sınırları dışına taşmayan, sürpriz unsurları taşıyarak dansa hareket ve izleme derinliği kazandıran figürler trick olarak adlandırılır.”

Kural kitaplarında tanımlar net ve yoruma tamamen kapalı olmalıdır. Tüm spor branşları için bu geçerlidir. “VS” ve “VB.” gibi tam olarak neye tekabül ettiği belli olmayan ibareler sezon içerisinde sorunlar yaratabilir. Zira bu “vs” kapsamına neyin girdiği net bir şekilde ifade edilmemiştir ve kişiden kişiye bu yöndeki yorum değişebilir. Bu haliyle bu madde bir kural değildir ve maalesef buna benzer başka maddeler de bulunmaktadır.

Figür zamanlaması kavramını kullanabilmemiz için, figürleri net ve detaylı olarak tanımlamamız gerekir. Hangi figür ne şekilde, hangi adımlarla, hangi ayak pozisyonları, vücut pozisyonları kullanılarak ve nasıl bir zamanlamayla yapılmalıdır? Bu kavramları, kitapçıkta bahsi geçen her figür için tek tek tanımlamak gerekmektedir.

Sürpriz unsurlar tam olarak nedir? Sürpriz unsurları ile ne ifade edilmek istenmiştir? Bunun tanımı da yapılmalıdır.

Aynı şekilde kitapçıkta bahsi geçen “fiziksel temas ve fiziksel destek”kavramlarıyla ilgili de soru işaretleri oluşmaktadır. Kitapçıktaki tanımlara göre bir örnek verelim:

Erkek sporcu sabit durmakta ve bayan sporcuya dokunmamaktadır. Elleri iki yanda açık ve boştadır. Bayan sporcu, erkek sporcunun dizine oturarak iki ayağını da yerden kesmiştir. Bu poz fiziksel temas kapsamında mıdır, destek kapsamında mıdır? Bay ve bayan sporcuların ellerinde bir temas yokken, sadece ayaklarıyla birbirlerine değmeleri temas kapsamına girer mi? Temas detaylı olarak tanımlanmalıdır.

Madde- 4: Akrobatik Figürler ve Varyasyonları:

Kesinlikle sosyal altyapısı bulunmayan, icra edilmesi için belli motorik eğitim süreçlerinden geçilmesi gereken, vücudun sagital, frontal veya transversal düzlemlerde döndüğü hareketlere verilen genel addır.

Salsa da kullanılabilecek akrobatik figürler ve varyasyonları;
a-      Parende ve varyasyonları (ön – arka)
b-      Çember ve varyasyonları (Sağ-Sol)
c-      Burgu ve varyasyonları
d-      Flig-Flag ve varyasyonları
e-      Kartvil ve varyasyonlarıdır.

Bahsi geçen hareketler muhtemelen cimnastik branşında bilinen figürlerdir. Eğer böyle ise kural kitabı bu figürleri, referans bir kitap veya kaynak göstererek tanımlamalıdır. Parende ve diğer tüm figürlerindoğru uygulanış şekilleri belirtilmelidir. Tıpkı Dans Sporu branşı kural kitapçığının tüm figür literatürüyle ilgili olarak gösterdiği 5 kaynak kitap gibi… Eğer başka bir spor branşından alıntı yapılmıyor, tamamen özgün bir takım figürlere bu isimler veriliyorsa, yine bahsi geçen figürler tüm detaylarıyla tanımlanmalı, doğru uygulama şekli belirtilmelidir.

Bir de “sosyal altyapı” ibaresi vardır ki, her ne kadar adı sosyal Latin dansları branşı olsa da, neyin sosyal altyapıya girdiği, neyin girmediği belirtilmediğinden, bu ifadenin de bir değeri yoktur, havada kalmaktadır.

Madde- 5: Duraksama

“Dansçıların bir sekizlikten (2 Bar-8 Vuruş) fazla olmamak kaydı ile rutin boyunca en fazla 2 defa uygulayabildikleri hareketsizdurumlarıdır. Giriş ve final pozları bu kısıtlamanın dışında olan durumlardır.”

“Hareketsiz” ibaresi genişletilmelidir. Sporcunun ayakların ve vücudu sabitken, sadece elini hatta tek parmağını hareket ettirdiği durumlar “duraksama” kapsamına girer mi mesela? Bu tanım genişletilmeli, daha net ve kişisel yoruma kapalı hale getirilmelidir.


 Madde 3-2: On1 ve On2 Yarışma Bilgisi

“Tüm klasmanlarda final ve eleme turlarında On 1 başlanırsa On1, On2 başlanırsa On2 yarışmaya devam edilmelidir. Aynı şekilde hangi salsa stili ile performansa başlanırsa aynı salsa stili kullanılarak yarışma tamamlanmalıdır.“

On1 ve On2 ibarelerinin ne anlama geldiğini elbette salsayla ilgilenen herkes biliyor. Salsa stilleri denildiğinde de akla LA, NY veya Casino gibi stiller akla gelmektedir. Fakat bir spor branşının kural kitabı yazılırken, o kural kitabını okuyan ve bu sporla ilk kez karşılaşan birinin dahi anlayabileceği bir dil ve detay kullanılmalıdır. Dolayısıyla “On1 ve On2 nedir?” sorusu detaylı olarak yanıtlanmalı, kullanılabilecek tüm olası salsa stillerinin listesi yayımlanmalı ve hatta madem bu stiller arasında geçiş yapmak yasak, aralarındaki farklar da ifade edilmelidir. Zira kural kitapları bu tip konulara netlik kazandırmak için yazılır.

Örneğin futbol oyun kitabında “top kaleye girince gol olur” diyerek konuyu geçiştiremezsiniz. Önce topu boyutları, malzemesi, içindeki hava basıncıyla tanımlarsınız. Sonra kale direklerinin çapını, uzunluğunu, yüksekliğini tanımlarsınız. Kale çizgisinin genişliğini de tanımladıktan sonra, son olarak, “topu kale çizgisini tamamen geçmesi” eylemini matematiksel olarak ifade edersiniz. Ancak bu detayları belirttikten sonra “gol” kavramını kural haline getirmiş olursunuz. Aksi halde topun kaleye girmesi, herkes tarafından farklı algılanabilir. Kimisi topun çizgiye değmesi yeterlidir der, kimisi biraz geçse olur der, kimisi top ağlara değmeden gol sayılmaz der… Bu yorum farklarını ortadan kaldırmak için net, matematiksel ibareler kullanmanız, kuralları “ÖLÇÜLEBİLİR”somut ve kişisel yoruma kapalı hale getirmeniz gerekir.

Madde 3-5: Hitlerde Çalınacak Müziklerin Belirlenmesi

“Hitlerde çalınacak müzikler; Teknik Kurul ya da Teknik Kurul tarafından yazılı olarak görevlendirilmiş 3-5 kişiden oluşan Salsa Müzik Komitesi tarafından belirlenir. Sezon başında her yarışma için ayrı ayrı belirlenen müzikler etaplar sırasında Teknik Kurul yetkilileri tarafından etap müzik sorumlusuna verilir. Her etap yarışmasında Teknik Kurul ya da Teknik Kurula bağlı Salsa Müzik Komitesi tarafından belirlenen şarkılar dışında şarkı çalınmaz. Hitler arasında, müsabaka aralarında, öncesinde ve sonrasında Latin müzikleri dışında müzik türleri çalınmaz. Çalındığı takdirde etap müzik sorumlusu başhakem tarafından uyarılır.  Durum devam ederse başhakem ve gözlemci raporunda belirtilir.”

Bu madde “bir kural kitapçığı nasıl yazılmaz” sorusuna güzel bir örnektir maalesef. İlk olarak “3-5 kişi” ibaresinden başlamak lazım. Tam olarak kaç kişiden oluşur bu komite? 3 mü? 5 mi? 3 ya da 5 mi? 4 kişiden oluşamaz mı mesela? Sanıyorum “en az 3, en fazla 5 kişiden oluşur” anlamı verilmek istenmiş. Elbette çok önemli gözükmeyebilir bu hata, ancak aslında kitapçığı ardındaki genel bakış açısını görmek açısından önemli işaretler sunmaktadır. Kural kitapçığında Salsa Müzik Komitesi’ne “3-5 kişi” şeklinde atıfta bulunulması pek hoş durmamış kanımca…

Gelelim bu maddenin esas can sıkıcı noktasına… Yanlış anlamıyorsam,sezon boyunca tüm planlı yarışmaların müziklerini ayrı ayrı, Teknik Kurul belirliyor ve müzik komitesine gönderiyor. Dolayısıyla Teknik Kurul üyeleri hangi yarışmada hangi parçaların çalınacağını önceden biliyor. Bahsi geçen Teknik Kurul üyeleri aynı zamanda sporcu yarıştıran, kulüp sahibi insanlar. Hatta antrenörlük yapanlar var. Bu noktada akla “haksız rekabet” kavramı ister istemez geliyor. Kendilerine böyle bir avantaj sağlamıyor olsalar bile, ellerinde böyle bir imkanın bulunması diğer kulüp sahipleri ve sporcular açısından ciddi şekilde mide bulandırıcı olsa gerek… Takdiri sizlere bırakıyorum.

Madde 3-6: Finale Kalacak Sporcu Sayısı

“Her klasmanda finale 6 sporcu kalır. Eşitlik durumunda skating sistem final için 6 sporcudan daha az bir sayı dahi verse 6 sporcu ve üstünde sistemin önerdiği sayı seçilir ve finale bırakılır. Final turuna 6 sporcudan az sporcu bırakılmaz.“

Geçtiğimiz sene en çok yaşanan sıkıntılardan biri skating sonuçlarıyla ilgili başhakem müdahaleleriydi. Finale çıkan eksik sayıda sporcular, hakkı yenen sporcu ve kulüpler… Sıkça karşı karşıya kalınan bir problemdi. Bir düzenlemeye gidilmiş olması bu açıdan sevindirici, ancak maalesef yine doğru tanım yapılamamış ve bunun da suiistimal edilme ihtimali yüksek. Bakınız, dans sporu kural kitapçığı finale kalacak sporcu sayısını nasıl tanımlamış. Malumunuz, orada da skating sistemi kullanılmakta:

 

1.1                   Final turu 6 çiften oluşmaktadır. Ancak yarı finalden final turuna geçerken çift sayısı 6’dan fazla olduğu durumlarda:

1.1.1               1 fazla olduğunda, final turunda yarışacak çiftlerin sayısı önceden belirlenen çift sayısından bir fazla olur.

1.1.2               2 ve daha fazla olduğunda, tüm dansların toplamında en az oy (X) alan çiftler elenir ve final turunda elenen çift sayısı kadar eksik çift yarışır.

1.2                   Final turu en az 3 en fazla 7 çiftten oluşabilir.


Geçtiğimiz sene yaşanan sıkıntılar “finalde en az 6 çift yarışır” ibaresinden kaynaklanıyordu. Oysa bu ibare kaldırılsa, finalde 3-7 çift yarışır ibaresi gelse tıpkı dans sporundaki gibi, hakemler çok rahatlayacaklar. Örnek verelim:

Yarı finalde 12 çift yarışıyor. Bu çiftler yarı final performanslarına göre hakemlerden “X” alıyor ve finale kalıyor. Buna göre maksimum sayıda hakemden “X” alan 5 çift olsun. 6-10 arası çiftler bir “X” eksik almış olsun. 11-12 arasındaki sıralamada yer alan çiftler de en az sayıda “X” almış olsun. Dans sporu sistemine göre finalde 5 çift yarıştırabilirsiniz. Zira aksi halde 7’den fazla çift almanız gerekecek ve bu kurallara aykırı. Dolayısıyla 6. sıradaki çifti finalin dışında bırakabilirsiniz.

Oysa salsada, ki bu durum geçtiğimiz sene yaşandı, 5 çifte inme şansınız yok. Çünkü kendi kendinizi “en az 6 çiftle final yapılır” diyerek kısıtlamış durumdasınız. Bu durumda mecburen 6 çiftin üzerindeki eşitliği bozan noktaya, yani 10. pozisyonuna gitmeniz gerekiyor. Yani 10 çiftle final yapacak, yarı finalde sadece 2 çift elemiş olacaksınız.Takdir edersiniz ki pek de kullanışlı ve pratik bir sistem değil.

Teknik Kurul’daki arkadaşlarımızın önlerinde test edilmiş, onaylanmış, bırakın TDSF bünyesindeki kardeş branş dans sporunu, bütün dünyanın uyguladığı bir model varken bunu dikkate almıyor olmalarını bir türlü anlamıyorum. Benim yazdığım yazıları dikkate almıyor olmaları, benden ve eleştirilerimden dolayı pek hazzetmiyor olmalarını anlayabiliyorum. Fakat bağlı bulundukları TDSF çatısı altında son derecedeğerli, yarışma sporu olarak dansa yıllarını vermiş Sayın İsmet Müftüoğlu, Sayın Günce Yöney ve daha bir çok isim varken, bu kişilere danışılmadan, Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışmaları bana garip geliyor ve bir türlü izah edemiyorum.

Madde 3-7  C / B / A klasman Kuralları
“Basic Step (Temel Adım) ve Varyasyonları
Sağ Dönüş (Max. 2 tur dönüş kullanılabilir)
Sol Dönüş (Max 2 tur dönüş kullanılabilir)
Cross Body Lead ve Varyasyonları Inside & Outside (Maksimum 2,5 tur dönüş kullanılabilir)
Titanic (Shadow Position) ve Varyasyonları
Whip (Adios, Kırbaç ve Türevleri)
Walk Around (Alan Kullanımı Geniş Kombinasyonlar)
Swing Turn (Double Cross)  ve Varyasyonları (Max 2,5 tur dönüş kullanılabilir)
Copa “

Yukarıda bahsi geçen figür isimleri, tıpkı daha önce ON1 ve ON2 konularında olduğu gibi net bir şekilde, detaylı olarak tanımlanmalı, izah edilmelidir. Elbette Teknik Komite üyeleri, hakemler ve antrenörler bu figürleri biliyor ve gecelerde, sahnede kullanıyorlar. Ancak tekrar ifade etmek gerekirse, kural kitapları, ilgili spor branşına dair en ufak bilgisi olmayan birinin bile anlayabileceği açıklıkta yazılmalıdır. Dolayısıyla tıpkı Dans Sporu’nda olduğu gibi yukarıda bahsi geçen 9 figür en ince detayına kadar tarif edilmeden maalesef bu maddeye bir kural, bu kitapçığa bir kural kitapçığı dememiz mümkün olmayacaktır. Şahsen bu yaz Teknik Kurul’dan beklediğim esas çalışma bu figürlerin elementasyonunu, yani detaylı tanımını yapmaları yönündeydi. Başka bir değişiklik olmaksızın, sadece bu 9 figürün tanımı net olarak yapılmış olsa bile bu kitapçık salsayı sporlaştırma yönünde atılmış büyük bir adım olurdu. Fakat maalesef hiç dokunulmamış ve geçen seneki haliyle önümüze koyulmuş.

Bu haliyle herhangi bir çift çıkıp kendi uydurduğu bir hareket yapsave yarışmadan sonra sorsanız, bu hareket nedir diye, size rahatlıkla Cross Body Lead cevabını verebilir. Çünkü siz kural kitabınızda Cross Body Lead şudur, şu şekilde yapılır diye tanımlamamışsınız. Tanımlamadığınız bir şeyi sporcudan bekleyemezsiniz. Benim açımdan son derece büyük bir hayal kırıklığıdır bu maddenin bu hali.

Bir de aynı 9 figür tüm klasmanlarda bekleniyor. Dolayısıyla C, B ve A klasmanlar arasındaki fark nedir anlamak pek mümkün olmuyor. Sadece bir üstteki klasmanın, alttakine göre 10% oranında daha fazla shine yapma izni var. Bunun dışında klasmanlar arasında kural ve gereksinim açısından başka bir fark tanımlanmamış. Teknik Kurul’un da sporcu klasmanlarını belirlerken neye göre, hangi kriter ve niteliklere görekarar vereceği tanımlı değil… Bu noktada çiftlerin birbirinden nasıl, hangi“ÖLÇÜLEBİLİR” kriterlere göre ayrılacağını merak ediyorum doğrusu.

Son olarak A klasmanda koreografi gereksiniminin kaldırılmış olması(Kulüplerarası Şampiyona kapsamında) ve 1:30 dakikalık birperformansın yarısında shine yapma imkanı sağlanması da soru işareti olarak gözüküyor. Koreografi uygulamaları esnasında çiftlerin arasındaki farkı gözlemlemek hakemler açısından daha rahattır. Şimdi bu imkanları olmayacağı gibi bir de çiftlere parçanın yarısında ayrı ayrı, açık shine yapma imkanı sunulması, salsa yarışmalarının A klasmanını çiftlerin değerlendirildiği bir yarışmadan çok, bireysel dans kabiliyetinin değerlendirildiği, kriterleri de belli olmayan bir “gösteri” haline getirmiş maalesef.

Bölüm 7: Yarışma İşleyişi

“TDSF Ulusal yarışmalarında 96 çift ve üstü katılım olduğunda re-dance uygulanır.”

Redance için alt limiti 96 çiftte belirlemek salsa yarışmaları için, hele ki iki şampiyonayı aynı günde yapmayı planladığınız bir sezonda, ciddi sıkıntılar yaratacaktır. Korkarım yine gece yarısı biten yarışmalarla karşı karşıya kalabiliriz bu sezon. Bu uygulamanın da doğrusunu Dans Sporu kural kitapçığından almak mümkündü. Sayıyı 48 gibi daha mantıklı ve makul bir seviyede belirlerseniz, REDANCE uygulamaları daha etkin hale gelir. Bu haliyle 95 çifte REDANCE uygulayamıyorsunuz. Kimsenin, hiçbir başhakemin 95 çifte redance uygulamak gibi bir şansı böylece kalmamıştır. Kural hatasına girer. Zira redance “96 çift ve üzerinde” uygulanır diye kural kitapçığına net bir şekilde yazmışsınız. Redance olmadan 90 ve üzeri çift yer alan klasmanlar nasıl değerlendirilecek, o toplu danslar nasıl gerçekleşecek merak ve endişeyle bekliyorum.

“Yarışmacı çiftler ile ilgili tüm uyarılar sporcuların antrenörüne veya temsil ettikleri kulüp yetkilisine yöneltilir.”

Bu kurala göre bu yıl artık geçtiğimiz sezonlarda olduğu gibi, sporcuların heat sonrası hakem masasına davet edildiği durumlarla karşılaşmayacağız. Bundan böyle sporculara dair uyarılar, sporcuyla hakemin konuşması sonrası değil, hakemin ilgili sporcunun antrenörünü davet etmesi sonucu iletilecektir. Elbette ilgili sporcununantrenörü hakemlerin arasındaysa çözüm nasıl olacaktır bilemiyorum. Malum, bu yüzden ceza alan, antrenörken hakemlik yaptığı için disiplin komitesine sevk edilen isimler oldu. Bakalım bu yıl bu konudaki yaklaşım ne şekilde olacak. Onu da merakla bekliyoruz.

Bölüm 8: Yarışmalara Katılan Sporcularda Aranan Şartlar

Bu bölümde çok önemli bir eksik bulunmaktadır.  “Sporcu çift” tanımı yapılmamıştır. 
“Sporcu çift bir bay ve bir bayan sporcudan oluşur.” Bu ibare bulunmadığı sürece, kulüpler iki erkek veya iki bayan sporcuyu çift yaparak yarıştırabilirler. Bu anlamda TDSF’yi kutlamak gerektiğine inanıyorum. İlgilenebilecek arkadaşların bilgisine sunarım, karşı cinsten partneriniz olmasa da salsa yarışmalarına katılabilirsiniz.

Bölüm 9: Uygulama Hakemi Değerlendirme Kriterleri

“Uygulama hakemi değerlendirme esnasında 3 hata türü üzerinden sporcuları gözlemler. Basit Hata, Orta Hata, Büyük Hata.

Basit Hata; koreografinin genel görüntüsünü ve akışkanlığınıetkilemeyen, ancak hakemlerin teknik açıdan değerlendirmeleri sırasında göz önünde bulundurduğu hatalardır.
·         Shine uygulamaları sırasında gerçekleşen küçük çizgi bozuklukları,
·         Figürlerde meydana gelen küçük açı ve senkronsorunları,
·         Telafi edilebilen küçük el kayıpları,
·         Minimal düzeyde gerçekleşen sendelemeler ve denge kayıpları
·         Bir dörtlük içindeki basit ritim ve küçük zamanlama hataları
·         Koreografinin devamlılığını aksatmayan diğer küçük teknik hatalar.

Orta Hata;  koreografinin genel görüntüsünü ve akışkanlığınıminimal düzeyde etkileyen, sporcuların koreografi sunum enerji ve kalitelerini minimal düzeyde değiştiren hatalar orta hata olarak değerlendirilir.
·         Bariz denge kayıpları ve sendelemeler
·         Figürlerde meydana gelen orta düzey açı ve senkron hataları,
·         Figürlerin akıcılığını doğrudan etkileyen orta düzey el kopmaları
·         Bir sekizlik boyunca süren ritim ve zamanlama hataları
·         Koreografinin devamlılığını minimal düzeyde etkileyen diğer orta hatalar

Büyük Hata; koreografinin genel görüntüsünü ve akışkanlığınıdoğrudan etkileyen, her türlü düşme, çarpışma vb. bariz sorunlar büyük hata olarak adlandırılır.
·         Koreografi sırasında meydana gelen her türlü düşme ve ciddi çarpışmalar
·         2 sekizlik veya daha fazla süren ritim hataları (her iki sekizlik için 10 Puan kesilir)”

Tekrar etmek gerekirse, kural kitaplarında “göreceli” veya “yoruma açık” kavramlar bulunmamalıdır. “Küçük, büyük, orta, bariz” gibi ifadeler son derece göreceli ve kişiden kişiye değeri değişen kelimelerdir. Bana göre küçük olan hata, size göre büyük olabilir. Veya bana göre “bariz” olabilecek bir temas kaybı, bir başkası için belirsiz olabilir. Bunların yerine matematiksel veya bir başka deyişle “ÖLÇÜLEBİLİR” tanımlar yapılmalıdır. Tıpkı BÜYÜK HATA tanımında yer alan işaretli son iki madde gibi. Diğer maddeler için ne kadar eleştiriyorsam, bu maddeler için de alkışlıyorum. İlk cümledeki “ciddi” kelimesi hariç –gayri ciddi çarpışma var mıdır bilemiyorum ne de olsa- son derece ölçülebilir ve matematiksel bir madde olmuş. Her türlü düşme ve çarpışmayı büyük hata kapsamına alıyorsunuz. Aynı zamanda 2 sekizlik veya daha fazla süren (ölçülebilir) ritim hatalarını da net bir şekilde cezalandırıyorsunuz. Tek sıkıntı şu ki, ON1 ve ON2 tanımları yapılmadığından “ritm hatası” şimdilik havada kalan bir kavram olmuş.

Bunun dışında bu bölümde yer alan ve içerisinde ölçülebilir nitelikte ifadeler taşımayan maddelerin tamamı maalesef hakemler arasında zaten bulunan ve minimuma inmesi gereken “kişisel algı farkını” arttırmaktan ve altını çizmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Bölüm 15: İtirazlar

Geçen seneden pek farkı yok bu bölümün. Lakin şu son cümleyi pek anlayamadım, zira bahsi geçen “3” diye bir şık göremedim. Soru işareti olarak not edilen bir madde oldu.

“Yarışma için yapılan itirazlar yarışma serisi esnası içerisinde (3) şıkkındaki şartları yerine getirmek kaydıyla yapılır. Seri bitiminden sonra yapılan itirazlar dikkate alınmazlar.”

Bölüm 17: Diskalifiye Etme Durumları:

“TDSF Sportif  Sosyal Latin Danslar SALSA kıyafet talimatına aykırı şekilde müsabakaya katılan sporcular diskalifiye edilir.
Yarışma Talimatına uymayan sporcular diskalifiye edilir.
Klasmanlara ait müfredat sınırlamalarına uymayan sporcular diskalifiye edilir.
Yarışma düzenini olumsuz etkileyebilecek uygunsuz davranışlarda bulunan sporcular, (hakemlere veya diğer sporculara veya seyircilere karşı fiziki veya sözel saldırıda bulunan sporcular) başhakem tarafından yarışmadan diskalifiye edilebilir. “

Genel olarak doğru kurgulanmış olsa da, ilk 3 maddede “diskalifiye edilir” net ifadesi kullanılmışken, son maddede opsiyon bırakılması soru işareti yaratıyor. Son maddede “diskalifiye edilebilir” denilmiş ancak başhakemin bu konuda neye göre karar vereceği belirtilmemiş. Dolayısıyla iki farklı başhakem iki farklı karar verebilir ve bu da çifte standart yaratır. Bilinçli olarak bırakılan bir opsiyon mu, yoksa bir çeşit yazım hatası mı bilemiyorum ancak arkasındaki mantığı teknik komitenin izah etmesi faydalı olacaktır.

Bir not da yarışmaların tarih ve yapılacakları yerlere dair belirlemelere ve yarışmaları üstlenecek kulüplerin nasıl belirlendiğine dair düşmek isterim. Şu anki haliyle TDSF sezon başlamadan kulüplerden “yarışma düzenleme talebi” topluyor. Fakat bu talepleri aldıktan sonra herhangi bir kamu ihalesi düzenlemiyor. Yarışmaları dağıtırken neye göre, hangi kriterlere bakarak dağıttığı bilinmiyor. Oysa ki Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre bu tip organizasyonların üstlenilmesinde en az 3 teklif alınmalı ve bunlar yine kanunlarda yazan kriterler çerçevesinde değerlendirilerek görevlendirme yapılmalıdır. Burada açık bir kanunsuzluk gözükmektedir.

Bunun haricinde yarışmayı üstlenen, ancak daha sonra yarışmaya kısa bir süre kala “yapamıyoruz” diyerek yarışmanın iptaline sebep olan kulüplere de bir yaptırım uygulanmamaktadır. Bu hem TDSF Genel Kurulu tarafından ibra edilen bütçede nereye gittiği bilinmeyen açıklar olmasına, hem de sezon planlamasının şaşmasına sebep olmaktadır. Aynı zamanda suiistimale de son derece açık bir durum yaratmaktadır. Örnekleyelim:

A kulübü sezonun son yarışmasını yapmak için başvuruyor ve yine benzer başvuruda bulunan B kulübüne rağmen –hangi kriterlere göre olduğu bilinmeksizin- yarışmayı yapma hakkını TDSF’den alıyor. A ve B kulüpleri aynı zamanda kulüplerarası şampiyonanın da en büyük favorileri arasında. Son yarışmaya gelindiğinde puan tablosunda A kulübünün çok az farkla liderliği gözüküyor. Fark o kadar az ki, B kulübünün bir sporcusu A kulübüne ait bir sporcuyu geride bıraksa, şampiyon B kulübü olacak… Yarışmaya 2 hafta kala A kulübü finansal sebeplerle yarışmayı yapamayacağını söyleyerek iptalini talep ediyor. Böylece mevcut puan tablosu geçerli olduğundan, A kulübü şampiyonluğunu da ilan etmiş oluyor…

Bu iptalin de en ufak bir yaptırımı olmuyor…  An itibariyle kurallara göre bu durum oluşabilir. Hatta geçen sene tam olarak böyle olmasa da 4 yarışmanın iptali neticesinde benzer durumlar gerçekleşti. Sizce adil mi?

Sonuç:
Uzun bir inceleme oldu, sabrınız ve ilginiz için teşekkür ederim öncelikle. Bu kural kitapçığının önemli iki eksiği bulunuyor.

İlk olarak tüm teknik terim ve ibarelerin net bir şekilde, soru işareti bırakmaksızın tanımlanması gerekiyor. Buna figürler, on1, on2, salsa stilleri gibi bütün ifadeler dahildir. Yine bu kapsamda “vs.” / “vb” gibi ifadeleri ortadan kaldırarak, net ve kesin tanımlar yapmak gerekiyor. Bu saydığım adımlar atılmadan salsanın sporlaştırılması mümkün olmayacaktır. Bu adımları atmazsak, salsanın WDSF kapsamında sporlaşırken bu sürece –TDSF Başkanı ve Salsa Teknik Kurul Başkanımızın iddia ettikleri gibi- öncülük etme şansımız ise hiç yoktur. Zira WDSF bahsettiğim bu netliği mutlak suretle arayacaktır. Örnekleri dans sporu Latin ve Standart branşlarında mevcuttur.

Kitapçığın ikinci eksiği, ki bence aslında kuraldan ziyade bütün yarışmaların akıbetiyle ilgili önemli bir husustur, Teknik Kurul ve Başhakeme verilen yetkilerin gereğinden fazla olmasıdır. Türkiye gerçekleri kapsamında değerlendirecek olursak, bugün TDSF salsa komitelerinde görev alan arkadaşlarımızın neredeyse tamamının salsa yarışmalarına katılan kulüplerin yöneticileri ve/veya antrenörleri olduğunu düşünürsek, bunun bugün veya ileride yaratabileceği sıkıntıları görmek çok da zor olmaz.

·         An itibariyle Teknik Komite üyesi bir kulüp sahibi/antrenörü olmak demek aşağıdakileri aynı anda yapabilmek demektir:Kulübünüz adına yarışmalarda sporcu yarıştırabilmek.

·         Sporcularınızın yarıştığı yarışmanın kurallarını bilfiil belirleyebilmek.

·         Sporcularınızın yarıştığı klasmanlardaki rakipleri inceleyerek, o rakipleri alt veya üst klasmana kaydırabilmek.

·         Sporcunuzun yarıştığı klasmanda yarışması talep edilen bir başka sporcunun, o klasmanda yarışarak size rakip olmasına izin vermek ya da vermemek.

·         Sporcularınızın yarıştığı yarışmalarda çalınacak müzikleri, diğer kulüplerin aksine, önceden bilmek ve hatta bilmenin de ötesinde bizzat belirleyebilmek.

Sizleri bilemiyorum… Ama kuralları, oyuncuları, şartları, her şeyi rakiplerim tarafından belirlenen bir sistemde yarışmak bana pek de adil gelmiyor. Takdir sizlerin.

Sevgiler.

İletişim için: erdemozkan@hotmail.com