29 Nisan 2010 Perşembe

DEFCON

http://www.indianamilitia.org/files/dhs_official_color_code_chart.jpg 

Okuyucu Uyarısı: Bu yazı bir futbol yazısıdır. Ve bu uyarı yazının tümü kaleme alındıktan sonra başa dönülerek buraya yazılmıştır. Eğer ...

a) futbolun masa başında oynanan bir oyun olduğuna inanmıyorsanız (aferin size)
b) komplo teorilerinden sıkıldıysanız
c) Türkiye'deki futbol kulüplerinin yöneticilerinden fena halde ayar alıyor ama bugün sinirlenmek istemiyorsanız
d) spor basınına düşen bombalardan size de gına geldiyse...

...lütfen yazının son paragrafına geçiniz.. Oraya kadar olan kısım sizi ilgilendirmiyor. Öyle ki, ben bile sinirlendim yazarken, boşverin okumayın daha iyi.

2. Dünya Savaşı'nın bitmesiyle birlikte ABD ve SSCB yeni dünya düzeninde iki süper güç olarak ortaya çıkarlar. Çünkü ellerinde savaşı bitiren, nükleer silahlar vardı. Çok zıt ideolojilere sahip bu iki dev arasında bir savaşın patlak vermesi çok da uzun sürmedi. Ancak yarım asır boyunca bütün dünyaya "kıyamet" korkusu yaşatan bu soğuk savaş, beklenenin aksine ve defalarca çok yaklaşılmasına rağmen bir nükleer felaket doğurmadı. ABD, bu dönemde neredeyse her dakika patlak veren krizlerdeki süreci tanımlamak ve bir nükleer savaşa ne kadar yaklaştıklarını görmek için DEFCON sistemini geliştirdi. Bu sistem 5 kademeden oluşuyordu ve DEFCON 5 aralarında en güvenlisiydi. DEFCON 2'de nükleer başlıklı Kıtalararası Balistik Füzeler hazır hale getirilirken, DEFCON 1 konumunda ABD başkanı bir düğmeye basarak bu füzeleri ateşliyor ve nükleer savaşı başlatıyordu. Daha doğrusu plan buydu.... Tabii, sonrasında da "elveda Dünya".


DEFCON Tehlike Tablosu'nun soğuk savaş sonrası terörist saldırıya uyarlanmış hali...
(http://www.indianamilitia.org/files/dhs_official_color_code_chart.jpg)

Ankaragücü Asbaşkanı Atalay'ın hafta başındaki ilk demeçleri gündeme bomba gibi oturdu ve gerek içerik, gerek üslup ve en önemlisi söylemeye çalıştığı şeyi ifade ederken seçtiği kelimelerden dolayı bir kriz ortamı yarattı. Tıpkı soğuk savaş döneminde ABD ve Rusya arasında oluşan krizler gibi. Süreci incelediğimizde ilk agresif tutumun, en azından kamuoyuna yansıyan ilk agresif tutumun, Ankaragücü tarafından geldiğini görüyoruz. Zira Atalay'ın söylemleri yenilir, yutulur cinsten değil. Fenerbahçe bu sözlü saldırıya cevap vermekte gecikmiyor ve içinde -direkt saldırı teşkil etmese de- "şerefsiz, namussuz" gibi ibareler geçen bir bildiri yayınlıyor. Son dönemde Fenerbahçe - Beşiktaş maçı ve sonrasında gelişen olaylar neticesinde zaten tüm kulüplerin otomatikman gerilip, DEFCON 4 seviyesine geçtiklerini düşünürsek, Fenerbahçe ve Ankaragücü bu saldırı ve ardından gelen misilleme sonrası DEFCON 3 seviyesine kadar inmiş oldular. Soğuk Savaş dilinde bu şu anlama gelmektedir. ABD, nükleer silah yüklü uzun menzil bombardıman uçaklarını havalandırıp harita üzerinde "fail safe" adı verilen ve geçtikten sonra geri dönüşü olmayan önceden belirlenen koordinatların sınırına kadar gönderir. Uçak gemileri ve denizaltılar önceden belirlenen hedeflere en etkin saldırıları yapabilecekleri noktalara doğru hareket etmeye başlar. Ordu alarma geçer ve eli tetikte beklemeye başlar.


Genellikle Ankaragücü ve Fenerbahçe arasında yaşanan bu tip sözlü savaşlar belirli bir şablonda ilerler ülkemizde. Bir taraf saldırır, diğer taraf cevap verir, yetkilileri soruşturma yapmaya davet eder ve krizi başlatan sözleri sarfeden kişiye karşı dava açar. Bu noktadan sonra genellikle kriz durağan bir hal alır ve özellikle konuyu ilk açan taraf sessizliğe bürünür. Çünkü zaten amaç ortamı germek ve karıştırmaktır en baştan beri ve bu amaca ulaşılmıştır. Ancak bu sefer bu şablonun dışına çıkıldı. Atalay, Fenerbahçe'nin cevabından sonraki gün yine mikrofonların başına geçti ve kendisinin de Fenerbahçe kulübüne dava açacağını ifade etti. Bu hareket krizi eskale etmek, yani bir adım daha ileri götürmek anlamına geliyor. Kullandığı ifadeler yine zehir zemberek. Fenerbahçe'yi maçı sabote etmek ve kendi lehine çevirmek adına Ankaragücü oyuncularına müdahale etmekle suçluyor. Fenerbahçe ise bu kez sessiz kalıyor ve cevap vermiyor. Ancak yine de Fenerbahçe'nin artık DEFCON 2 konumunda olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani artık kıtalararası füzeler ateşlenmeye hazır şekilde bekliyor, uçak gemilerindeki tüm uçaklar hazır hale getiriliyor. Artık "kıyamet" sadece bir düğme uzaklığında. Bu tip krizler soğuk savaş döneminde hiç kimse DEFCON 1'e geçmeden bir tarafın veya bazı durumlarda her iki tarafın birlikte geri adım atmasıyla soğutulur ve nükleer savaşın önüne geçilirdi. Fenerbahçe, Ankaragücü krizinin seyri ise iki önemli tarihe ve bu tarihlerde kulüplerin izleyecekleri politikalara bakıyor.

İlk önemli tarih karşılaşmanın hakeminin açıklanacağı gün, yani önümüzdeki hafta Çarşamba, Perşembe günleri. Bu günlerin birinde özellikle Ankaragücü cephesi Atalay üzerinden yeni bir saldırıya geçebilir. Atalay daha önce bahsettiği komplo teorileriyle, gerçekleşen hakem atamasını ilişkilendirebilir. Fenerbahçe bu hareketi, hakemi etki altına almaya yönelik bir tutum olarak değerlendirerek, karşı saldırıya geçebilir. Bu durum krizi bir adım daha öteye götürecektir. Bu tarihte Ankaragücü'nün geri adım atma şansı da var elbette. Yapılan hakem atamasının aldıkları duyumlarda belirtilen isimler olmadığını belirten (muhtemelen Aziz Yıldırım'ın bizans oyunlarının bu kez işe yaramadığını da içeren) bir basın açıklaması, Ankaragücü'nün krizi daha fazla ileri götürmek istemediği şeklinde yorumlanmalıdır ve Fenerbahçe cephesinden bu tip bir bildiriye gereksiz bir misilleme gelmemelidir.

Ancak, esas bomba elbette maçtan sonra patlayacak. Kimin kazandığının önemi olmayacak ve kaybeden taraf mutlaka hakemi de, maçtan önce yaratılan bu kriz ortamını da içeren söylemlerde bulunacak. Fenerbahçe kaybederse yıkım çok daha büyük olabilir. Hele ki şampiyonluk bu maçla kaybedilirse Fenerbahçe'nin DEFCON 1'e geçip elindeki tüm kitle imha silahlarını ateşleyeceğini söyleyebiliriz sanırım.

Bu krizin nasıl ilerlediğini ve ne şekilde sona ereceğini önümüzdeki gün ve haftalarda izleyerek öğreneceğiz. Bu olaylardan şu ana kadar öğrendiklerimizin en önemlisi sanırım Ankaragücü'nün önümüzdeki seneye yaptığı yatırımdır. Belli ki genç Ahmet Gökçek kulübünü "büyük kulüpler" mertebesine sokmaya kararlı ve kurduğu ittifaklarla yavaş yavaş elini güçlendirmeye çalışıyor. Hakemlerle, Fenerbahçe'yle ilgili agresif söylemlere girerek bu alanda da tecrübe kazanmaya çalışıyor; biliyor ki ileride lazım olacak. Yeni Dünya düzeninde ABD'ye rakip olacak yeni süper güç ülkesinin kim olacağı tartışılırken, futbolumuzda şampiyon olmadan "ben de büyüğüm" demeye başlayan bir başkan boy göstermekte. Umarım başında bulunduğu kulübün tüm bu kargaşa ve gereksiz beyanatlar olmadan da ülkenin en büyük kulüplerinden biri olduğunu bir an önce farkeder de, kulübü kendi mentalitesine uygun hale getirip çirkinleştirmek yerine, kendisi o kulüpten bir şeyler öğrenir tez zamanda. - SoN


Yazının başında yaptığım uyarıyı dikkate alan değerli okuyucular!

Nihayet sizi ilgilendirmeyen kısımları geride bıraktık. Bir deneyin belki bunlar daha çok ilginizi çeker. Soğuk Savaş konusu gündeme gelmişken, bu konuyla ilgili başarılı bir kaç filmden bahsetmek lazım. Şimdilik sadece isimlerini veriyorum, siz izleyedurun ben de bu konuda bir yazı hazırlayayım izninizle.

"Dr.Strangelove or How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb"  - 1964
Ynt: Stanley Kubrick, Oyn: Peter Sellers

 Peter Sellers ve Dr.Strangelove'dan bir sahne
http://nighthawknews.files.wordpress.com/2008/12/dr-strangelove1.jpg 


"War Games" - 1983
Ynt:  John Badham, Oyn: Matthew Broderick

War Games filminde Matthew Broderick, evdeki bilgisayarından DEFCON'a bağlanırken.
http://blogs.amctv.com/scifi-scanner/wargames560.jpg 


"Fail Safe" - 2000
Ynt: Stephen Frears, Oyn: Richard Dreyfuss, George Clooney, Harvey Keitel, Don Cheadle

"Fail-Safe" ve muhteşem oyuncu kadrosu
http://www.gilamovies.com/movie_images/movie_687/failsafe.jpg 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder