17 ARALIK KULUPLER ARASI YARIŞMA DEĞERLENDİRMELERİ – İSTANBUL
17 Aralık’ta İstanbul’da gerçekleştirilen TDSF Kulüpler
Arası Salsa Yarışması’nda önemli organizasyon eksikleri göze çarpmıştır.
Bunların bir kısmı hakemler ve kural uygulamalarındaki aksamalar, bir kısmı da
operasyonel sıkıntılardan kaynaklanmıştır. Bu sorunların mevcut kurullar ve
yönetim tarafından düzenlenen önceki yarışmalarda da baş gösterdiğini
hatırlatmamız gerekir. Ancak bununla ilgili eleştiriler hakemler ve
organizasyon ekipleri tarafından dikkate alınmadığından, ilgili yöneticiler
tarafından da sürekli toz pembe bir dünya gösterilmeye çalışıldığından mevcut
sorunlar çözülememiş, hatta gündeme dahi gelmemiştir. Çözüm için öncelikle bu
sorunları dile getirmek gerektiğine inanıyorum. Bu sebeple aşağıda başlıklar
halinde yaşanan sıkıntıları paylaşmak istiyorum:
1.
MASA
& SKATING:
Yarışmaların en önemli unsuru “masa”dır. Masa tüm yarışma mekaniğinin
ortasındadır. Masa düzgün çalışmazsa bütün yarışma aksar. Masa hızlı çalışırsa,
bütün yarışma normalden de hızlı şekilde akabilir. Yarışmada masa konusunda ciddi
sıkıntılar yaşanmıştır. Durum ancak ve ancak orada seyirci olarak bulunan ve
konu hakkında tecrübeli bir arkadaşımızın rica üzerine konuya dahil olmasıyla
bir nebze çözülmüştür. Federasyonun mütemadiyen hakemlik sınavı, vize sınavı vs
açarken bu hakemlerine yıllardır kullanılan bir programın eğitimini vermiyor
olması son derece düşündürücüdür. Üstelik bu konuda bir eleman eksikliği varken
Ankara’da ve İstanbul’da aynı anda iki yarışma yapılarak, federasyonun bu
konuda kendi kendini köşeye sıkıştırmasını da anlamak güçtür.
2.
SUNUM
& ANONSLAR:
Masayla beraber bir diğer önemli unsur da yarışmadaki sunum ve anonslardır.
Sunucunun mikrofona yatkın, tecrübeli, tabir-i caizse “ağzı iyi laf yapan”,
üslubu doğru seçen ve diksiyonu düzgün bir isim olması elbette önemlidir. Yarışmanın
sunumunu üstlenen sevgili Gizem bu vasıflara sahip bir arkadaşımızdır. Ancak
dans yarışmaları özelinde başka vasıfların da gerekli olduğunu söylememiz
gerekir. Yarışma mekaniklerine, kurallarına, organizasyon ekibine ve
sistemlerine aşina olmak son derece önemlidir. Gerektiğinde insiyatif alabilen,
bu insiyatifi de Yarışma Yönetmeni’yle paralel düşünerek alabilen bir sunucu
yarışmada çok şey değiştirebilir.
Örnek vermek gerekirse yarışmada şöyle bir sahne yaşanmıştır. Net
hatırlayamasam da D-Klas olduğunu düşündüğüm 1. Tur yarışmalarında numaralar
okunmuş ve çiftler sahneye çıkmış, hatta pozlar alınmıştır. O sırada sunucunun
anonsu gelir: “Arkadaşlar kusura bakmayın, 4. Heat’i atlamışız, onların yerine
5. Heat’i çağırmışız. Sizlerden özür dileyerek tekrar kulise alıyorum ve 4.
Heat’i davet ediyorum…”
Aslında uygulama kitaba uygundur. Fakat bazen kitabın dışına çıkmak gerekir ve
bu öyle bir durumdur. O esnada yarışma, programın 2,5-3 saat gerisinde
gitmektedir. Neredeyse 5-6 dakikada ancak tek bir heat işlenebilmekte ve
yarışma akışı son derece yavaş ve temposuz gitmektedir. Salsa yarışmalarında
heat sıraları çok önemli değildir. Yani birinici heat veya son heat’te olmak
çok önemli değildir, zira tek bir dans
yapıldıktan sonra tur bitmektedir. Latin Amerikan’da sambaya birinci heat’te
çıkmak, cha-cha’ya kadar dinlenmenizi sağladığından önemlidir ve bu heat çıkış
sıralarına riayet etmek son derece önemlidir. Ancak salsada böyle bir durum
olmadığından bu noktada sunucu insiyatif alarak, başhakeme de danışıp yarışmaya
devam edebilirdi. Bu da biraz olsun zaman kazandırabilirdi. Bu elbette zamanla gelişecek bir
özelliktir.Bu konuda Damla Birdal ile çalıştığımız dönemlerde üst seviyede bir
iletişim oluşturmayı başarmıştık. Yönetmen – sunucu ilişkisi yarışmada
oluşabilecek en büyük aksaklıkları bile seyirciye aksettirmemek adına son
derece önemlidir ve bunun eksikliği, özellikle yönetmen tarafında, yarışmada
hissedilmiştir.
Buna ek olarak yarışmanın ödül törenlerinde ve finallerinde anonslar sırasında
sadece sporcu numaraları okunmuştur. Ne sporcu isimlerine ne de bir kulüpler
arası yarışma olmasına rağmen kulüp isimlerine yer verilmemiştir. Tek bir sayfa
çıktı alarak çözülebilecek bu önemli detayın yarışma öncesinde ve saatler süren
operasyon esnasında defalarca gözden kaçmış olması ve düzeltilmemesi aslında
iyi niyete rağmen tecrübesizliği ortaya koymaktadır.
3.
SALON
YÖNETMENİ:
Salon Yönetmeni, yarışma yönetmeninin üzerinden büyük yük alan bir görevlidir.
Salondaki teknik ve operasyonel tüm düzeni yürütür. Işıklar, pist temizliği,
yerleşim düzeni, kulis düzeni, yarışmacı giriş çıkışları ve buna benzer birçok
konu salon yönetmeni tarafından yürütülür. Yarışmada gerek tribünde gerekse
saha kenarında bulunduğum anlarda salon yönetmeni eksikliği de gözüme
çarpmıştır. Özellikle pistin silindiği anlarda kullanılan “vileda” tipi bezler
son derece komik bir görüntü oluşturmuş ve aynı zamanda da işlevsiz kalmıştır.
Bu sıkıntı bütün yarışma boyunca devam etmiştir. Oysa ki TB2L maçlarının
oynandığı bu salonda büyük paspaslar da mevcuttur. Yerleşim açısından da
salonda olabilecek en uygun yerleşimin yapılmadığı kanaatindeyim. Tek
tribününde seyirci olan salonlarda hakem masasının seyircinin karşısında yer
alan uzun kenarda bulunması en doğru tercihtir. Zira daha önce bazı
yarışmalarda olduğu gibi masa hakeminin ekranındaki görüntülerin puanların
arkada yer alan seyirciler tarafından kameraya kaydedilme ihtimali vardır.
Tribünden sahaya inen merdivenlerin hakem masasının arkasında yer alması ve bu
merdivenlerin sürekli olarak sporcular tarafından kullanılması da hoş bir
görüntü olmamıştır. Hakemler her ne kadar özellikle kuliste sporcular ve
antrenörlerle muhatap olmamaya çalışsalar da bu yanlış konumlandırma sebebiyle
hakem masası bir türlü yeterince izole edilememiştir.
4.
HEAT
YAPILANDIRMALARI:
Yarışma sabah programındaki aksaklıklar sebebiyle programda yer alandan 2,5 – 3
saat sonra başlamıştır. Bu durum organizasyon ekibi tarafından da bilinen bir
gerçektir. Ancak bu zaman kaybını gidermeye yönelik hiçbir aksiyon alınmadığını
görmek üzücüdür. Saat 17:30 itibariyle 30 dakikada 3 heat ilerlenebildiğini
gördükten sonra yarışmanın gece 01:00 sularında sona ereceğini anladığımızı
itiraf etmeliyim. Bu noktada başhakemlerin, yarışma yönetmeninin ve de masa
hakeminin bir araya gelerek heat yapılandırmalarında oynama yapmaları
gerekirdi. 70 Çiftten oluşan bir turda 7 çift * 10 heat yerine, 10 – 12 çiftten
oluşan heatler yapmak daha mantıklı bir tercih olurdu. Değerlendirmede
oluşabilecek hatalara yönelik itirazlar olabilir bu öneriye. Ona da şöyle cevap
verebilirim. İlk turda tüm heat’ler (7 çiftten oluşan) tamamlandıktan sonra
yapılan toplu dans sırasında hakemlerin bir kısmının halen yeterince çift
işaretlememiş oldukları anlaşıldı. Yani hakemler heatler esnasında seçmeleri
gereken çift sayısını (sanırım 60, ki bu da soru işareti dolu bir tercih)
seçememişler ve bu sayıyı 70 çiftin aynı anda dans ettiği toplu dans esnasında
tamamlamaya çalışıyorlardı. 70 çift arasından bu ince ayrımı yapabilen
hakemlerin 12 -15 çiftten oluşan heat’lerde de gerekli seçimleri yapması
beklenir. Bunu kolaylaştırmak adına 7 çifti 1,5 dakika dans ettirmek yerine 12
çifti 2 dakika dans ettirmek de mümkündür. Çözüm her ne olursa olsun, programın
çok gerisinde giden ve fena halde geç saate sarkacağı belli olan bir yarışma
esnasında yetkili başhakemlerin ve yarışma yönetmeninin bu konuda herhangi bir
şey yapmaması son derece düşündürücüdür.
5. FORMAT – TOPLU DANSLAR:
Salsa yarışmalarında oldum olası
anlamadığım bir konu “toplu danslar”dır. Çiftlerin heat düzeninde sahne aldığı
ve değerlendirmenin rahat olduğu bir ortamda gerekli tercihleri yapamayıp, 140
kişinin aynı anda sahnede olduğu bir “curcuna” anında bu seçimleri yapmaya
çalışmak bana garip geliyor. “Kıyaslama yapabilmek açısından yan yana görmek önemli”
gibi bir açıklamaya da maalesef inanamıyorum, zira yıllardır tüm heat’lerin bir
arada dans ettiği bir “toplu dans” olmadan bu kararları verip değerlendirme
yapabilen Latin Amerikan / Standart hakemleri görüyoruz ülkemizde ve dışarda.
Demek ki bu durum salsa branşında şu an görev yapan hakemlerin bir eksikliği.
Üstelik bir kez değil iki kez toplu dans yapıyorlar grup halinde. Yani 140 kişi
bir değil iki kez, bir tur başında bir de sonunda sahne alıyor. Bizim tribünden
açımız yükseklik itibariyle hakemlerinkine göre daha uygun olmasına rağmen
ortada dans eden çiftleri görebilmek ve değerlendirme yapabilmek mümkün değil.
Dansçılarla aynı yükseklikte bulunan hakemlerin bu açıları yakalaması ise
tamamen imkansızdır. Buna rağmen, 10 çiftin bir heat’e fazla görüldüğü bir
ortamda 140 kişiyi aynı piste alarak sporcuların sakatlanma risklerini de
arttırabiliyor hakemlerimiz. Bu konunun üzerine gidilmesi gerektiğini
düşünüyorum, zira hem sporcu sağlığı açısından hem de yarışmanın itibarı
açısından son derece zarar verici bir husustur. 2003-2004 yıllarındaki
Cumhuriyet kupalarında olduğu gibi 20 çifti aynı anda izlemekle 70 çifti bir
basketbol sahasına sıkıştırmaya çalışmak aynı şey değildir. Gecelerde bile
böyle bir şeye rastlamıyorken, birbiriyle rakip halinde olan sporcuları aynı
kaynayan kazana koymak son derece tehlikeli bir karardır.
6.
HEAT
GİRİŞ – ÇIKIŞLARI:
Danslar öncesinde neden sporcuların poz alınması beklendiğini de tam olarak
anlayamadım. Yarışma kurallarına göre final öncesi turlarda sporcuların serbest
stilde dans etmeleri gerekiyor. Yani bir koreografi vs. söz konusu değil. O
halde çiftlerin poz almaları da son derece anlamsız. Bakınız, latin Amerikan ve
standart yarışmalarda tüm çiftler, tüm danslarda belirli bir seriye göre dans
ediyor olmalarına rağmen, heat girişlerinde sporcuların poz almaları beklenmez.
Paso Doble hariç konuşuyorum, zira orada ritme göre olduğu kadar müziğin
kendisine göre de dans edilmesi gerektiğinden sporcuların başlangıç pozları
beklenmelidir. Salsada sporcular zaten bir koreografi sergilemeyeceklerken,
hangi müziğin çalınacağını bilmiyorlarken, neden tüm çiftlerin sahneye girip
poz almaları bekleniyor ve ekstradan zaman kaybı yaşanıyor anlamış değilim.
Zaten gecikmiş ve yavaş giden bir yarışmanın temposu böylece iyiden iyiye düşüyor.
7. SPORCULARIN UYARILMASI:
Heat giriş ve çıkışları gibi sporcuların
sürekli olarak bireysel şekilde uyarılmaları da tempoyu düşüren bir faktördür.
Hakemlerin mevcut kuralları harfiyen uygulamaya çalışmalarını takdirle
karşılasam da, uygulamanın şeklini gözden geçirmek gerektiğine inanıyorum.
Uyarılar sanırım yeni belirlenen kurallar çerçevesinde zorunlu hareketler ve
kısıtlı hareketler olmasıyla ilgiliydi. Sunucu birkaç kez bu konuda toplu bir
anons yapmıştır. Ancak buna rağmen her heat’ten sonra tek tek sporcuların davet
edilerek birebir konuşulması gereksizdir. Eğer uyarı yapıldıysa, kurallar
vaktinde ve doğru şekilde ilan edildiyse o kuralları uygulamaktan çekinmemek
gerekir. Uyarı sonrasında hatayı yapmaya devam eden olursa, ceza da
diskalifiyeyse, acımadan bu kararı almak gerekir. Dışarıdan bakıldığında “ne
şiş yansın ne kebap” gibi bir hava oluşmasına sebebiyet veren bu uygulamanın
gözden geçirilmesi faydalı olacaktır kanaatindeyim, zira şu an yarışmayla
ilgili değerlendirme eleştirilerin çoğu hakemlerin yetersizliğinden ziyade, bu
diskalifiye kararlarındaki cesaretsizliği üzerine yoğunlaşmaktadır.
8. PROGRAM:
Yarışma programının yarışmadan sadece 2-3
gün önce duyurulması büyük bir eksikliktir. O programa uyulamaması ise çok daha
büyük sıkıntılara yol açmaktadır. Şimdi kendinizi bir sporcunun yerine koyun.
İstanbul’da 17 Aralık’ta bir yarışma olduğunu yaklaşık 1 ay önceden
öğreniyorsunuz ve hazırlıklara başlıyorsunuz (ki bu bile çok kısa bir süre).
Yarışmaya –örneğin- Antalya’dan katılacaksınız ve Pazar günü 18 Aralık’ta
tekrar Antalya’da olmanız şart, bu yüzden İstanbul’da konaklama yapmak
istemiyorsunuz. Hatta uçak biletlerinizi de yarışmanın başlama ve bitiş
saatlerine göre almanız gerekiyor. Başvurunuzu yapıyorsunuz ve bekliyorsunuz ki
program açıklansın. Fakat açıklanmıyor. Saat kaçta başlayacak, kaçta bitecek
belli değil. Program yarışmaya 2 gün kala açıklandığında ise artık hem biletler
çok daha pahalı, hem de bir çok uçakta yer bulmanız imkansız hale gelmiş. Zar
zor bulduğunuz uçak biletlerini fahiş fiyattan alarak İstanbul’a 17 Aralık
sabah 8’de iniyorsunuz ve havalimanı yakınında bulunan Ahmet Cömert Spor
Salonu’na giderek beklemeye başlıyorsunuz. Saat 15:00’te başlaması gereken
program saat 17:00’de başlıyor ve saat 20:00-21:00 sularında bitmesi beklenen
program gece 01:00’de sona eriyor. Böylece siz de gece 23:30’a almış olduğunuz
uçak biletini yakmış oluyorsunuz. Üstelik de gece 01:00’den sonra uçak bulmanız
imkansız hale geliyor ve daha önce konaklama için bir ayarlama da
yapmadığınızdan İstanbul’da ortada kalıyorsunuz. Tüm bunlar kayıtların
yarışmadan sadece 2 gün önce bitirilmesinden ve elbette o programa
uyulamamasından dolayı oluyor. Oysa kayıtlar yarışmadan 1 hafta önce kapatılsa
ve program o anda açıklansa, sporcular biletlerini buna göre alırlar, daha
ucuza bulurlar ve programlarını daha esnek yapabilirler. Emin olun yarışmadan 1
hafta önce kayıtlar kapatıldı diye tek bir sporcu bile dışarda kalmazdı, yine
aynı sayıda katılım olurdu, tecrübeyle sabittir…
Yarışmadaki hakem değerlendirmeleriyle ve sıralamayla ilgili
bir yorumum olmayacak. Ancak yarışmadaki puanlamaların tüm detaylarıyla
internetten yayımlanmamış olması son derece büyük bir eksikliktir; gerek
yarışmanın itibarına gerekse federasyona büyük zarar vermektedir. Tüm
puanlamalar olduğu gibi, tüm detaylarıyla yarışmadan hemen sonra internet
sitesinden yayımlanabilecekken halen –örneğin- c klastaki sıralamalardan
bihaber olan ve üstelik de yarışmada hakemlik yapmış olan arkadaşlarımız
olduğunu görüyorum. Federasyonun bu konuda seçildiği günden bu yana neden
şeffaf bir politika uygulayamadığını anlamış değilim.
Bu yorumları konuyla ilgili olarak uzun süre çalışmalar
yapmış, ekip arkadaşlarımla iyisiyle kötüsüyle birçok yarışma organizasyonunda
masa hakemliğinden organizasyon kurulu başkanlığına kadar görev almış biri
olarak yapıyorum. Bu yazı birilerini eleştirmekten ziyade birikimlerimizle
yardımcı olabilmeye yöneliktir. Daha önceki yarışmalarda da benzer
yorumlarımızı direkt olarak organizasyondaki arkadaşlarımıza iletmiştik, ancak
pek de pozitif tepkiler almamış, ukalalıkla suçlanmıştık. Ben yine de paylaşayım
dedim, hem kendi birikimlerimi sıcak tutmak adına hem de naçizane yol
gösterebilmek adına. Çünkü bu sporu çok seviyorum ve her ne kadar tasvip
etmediğim bir anlayış hüküm sürse de bunun cefasını sporcuların ve
seyircilerin, yani bu sporu ileriye taşıyacak gerçek kitlenin çekmesini
istemiyorum.