6 Mart 2014 Perşembe

PUAN TABLOSUNU OKUYUNCA

NOT: Bu inceleme 4. Ayak Bursa yarışma sonuçlarını içermemektedir. Bahsi geçen sonuçlar yayımlandıktan sonra ayrıca değerlendirilecektir.

TDSF SALSA branşı kulüplerarası puanlama sistemindeki bazı noktaların gerçek anlamda kulüp kıyaslaması yapmaya müsaade etmediğini daha önce de ifade etmiştik. Örneğin halen 1. Sırada bulunan ANGORA DSK’nın ilk 6 kulüp arasında en az podyum gören kulüp olduğunu belirtmiştik. Yine buna benzer bir şekilde, A klasmanın B ve C klasman sporcularının toplam sayısı kadar puanla yarışmaya başlaması da yine sporcuların nihai pozisyonundan ziyade, kulübün üst klasmandan kaç sporcuyla yarışabildiğini değerlendiren bir sisteme işaret ediyor. Bunları daha detaylı inceleyelim:

Ekteki görselde halen ilk 6 sırada bulunan kulüplerin 3. AYAK sonundaki resmi tablolara göre puan analizleri yapıldı. Bunun hem bütün kulüpleri kapsayan, hem de daha fazla detaylı bilgi ve hesaplama içeren, geniş hali excel dosyası olarak mevcut. Dileyen kulüpler veya antrenörler benimle irtibat kurarlarsa memnuniyetle paylaşabilirim.




Bu tabloya göre ilerleyecek olursak:

PODYUM GÖRMEDEN ŞAMPİYON OLMAK?

1. Sıralamada lider olmasına rağmen ANGORA DSK’nın Toplam ödül puanı gerçekten inanılamayacak kadar düşük seviyede. Angora sadece 7,3 ödül puanı alabilmiş. Öyle ki, bu paylaşımı yapmadan önce hesaplamaları defalarca kontrol etme ihtiyacı duydum. ANGORA DSK’nın ilk 3 ayaktaki toplam 89 yarışma kaydından sadece bir tanesi, 1. Ayak’ta C Klasmanda yarışan Meriç Ak - Beyaz Candan Duzgun çifti aldıkları 5.’lik derecesiyle ödül puanı getirebilmiş. Diğer yarışma katılımlarının hiçbirinden ödül puanı katkısı alamıyor olmasına rağmen önemli sayılabilecek bir farkla lider konumda ANGORA. Şahsi fikrim her ne kadar yarışmacı yetiştirilmesini desteklemek gerektiğine inansam da, artık kalitenin de önemli hale gelmesini sağlamamız gerektiği yönünde. Bu yüzden podyuma çıkan sporcuların puan getirilerini göreceli olarak arttırmak gerektiğine inanıyorum.
Örneğin, ÖDÜL PUANI kapsamında sezonun tartışmasız en başarılı kulübü, açık arayla BOGAZİÇİ DSK. Bir başka deyişle -DEPO DANS olarak da bildiğimizBOGAZİÇİ DSK yarışmaya katılan çiftleri en yüksek oranda derece / final gören kulüp durumunda. Bu alanda diğer kulüpleri puan açısından neredeyse ikiye katlamasına rağmen, BOĞAZİÇİ DSK ancak 4. Sırada yer bulabiliyor. 

Bu noktada sormamız gerekiyor, başarı nedir? Daha fazla sporcu yarıştırmak başarı mıdır? Peki az sayıda ama öz, yani ağırlıklı olarak derece alan sporcuları yarıştırmak başarı mıdır? Yoksa bu ikisinin arasında bir denge mi bulmak gerekir?

Cevabı salsa yarışmalarına katılan kulüp yetkilileri, sporcular, antrenörler, hakemler hep birlikte fikir yürüterek vermeli. Ancak şu anki haliyle bu sistem sportif anlamda bu branşın gelişmesine katkı sağlayamıyor bana göre.

YARIŞMADIĞIN “RAKİPTEN” PUAN ALMAK
2. Mevcut puanlama sistemindeki bir başka sıkıntı da alt klasmanlardan sabit olarak alınan puanlar. Yani A klasmanda yarıştığınız zaman, yarışmadan otomatik olarak B ve C klasmandaki sporcuların toplam sayısı kadar puanla başlıyorsunuz. Bu başarı ölçmeye yarayan bir puan değil. Muhtemelen bu kural A, B ve C klasmanlar arasında bir çeşit “değer” farkı yaratmak için koyulmuş, fakat vazifesini tam olarak göremiyor. A klasmandaki sporcuların, kendilerine rakip olmayan, aynı pistte yarışmadıkları B ve C klasman sporcularından puan almalarının (aynı şey B’ler için de geçerli)  “klasmanların kendi içinde yarıştığı” bir yarışmada mantığı bulunmuyor. Madem klasman yarışması yapılıyor, buradaki tüm değerlendirmelerin klasmanlar arasında birbirinden bağımsız olması gerekir. Evet, A klasmanda 1. Olmak ve C klasmanda 1. Olmak arasında bir fark olmalı, A klasmanın zorluğu düşünüldüğünde. Fakat bu fark sabit birer katsayıyla sağlanmalı ve değerlendirme yapılan klasmanın dışındaki faktörlere (B-C Klasman katılımcı sayısı gibi) bağımlı olmamalı.

Tabloya baktığımızda NET PUAN hanesini görüyoruz. NET PUAN tamamen benim uydurduğum bir isim. Başka bir isim de verebilirsiniz, dilerseniz. Bu puan mevcut sistemdeki DERECE PUANI’ndan, alt klasmandan gelen puanları çıkartarak hesaplanıyor. Örnek verelim:

101 numaralı çift B klasmanda 20 çift arasından 10. Sırayı almış olsun. C klasmanda ise toplam 180 çift yarışmış olsun. Buna göre bu çift hem geride bıraktığı 10 çift için toplam 10 puan, hem de C klasmanda yarışmış çiftler üzerinden 180 puan alıyor (katılım puanı hariç). Neticede Sporcu 190 puan alarak tamamlıyor yarışmayı fakat bu puanların sadece 5%’lik kısmı kendi performansının sonucu. Topladığı puanların 95%’i kendisiyle hiç yarışmayan, hiç ilgisi olmayan, bambaşka bir klasmanda yarışmak isteyen insanlar üzerinden geliyor. Bana göre bu mantıklı bir ölçüm yöntemi değil.

Bu yüzden alt klasmanlardan gelen puanların tamamını, tüm sporcular ve kulüpler için ayıkladım, sistemin dışında bıraktım. Böylece bahsi geçen 101 numaralı sporcu, bu performansı sonunda sadece kendi klasmanında yarışan ve gerçekten, bizzat kendisinin geride bıraktığı sporcular üzerinden 10 puan almış oldu. Buna da “NET PUAN” adını verdim.  NET PUAN YÜZDESİ ise o kulübün mevcut sisteme göre topladığı puanlarının yüzde kaçlık bölümünün alt klasmanlardan GELMEDİĞİNİ gösteriyor. Mesela DANS SPORU 34 kulübü, topladığı puanların 72% lik bölümünü tamamen kendi sporcu performanslarıyla elde etmiş. Sadece 28%’lik bir bölümü alt klasmanlardan otomatik olarak toplanan puanlar. Buna karşılık, alt klasmanlarda yarışan çiftlerden en çok istifade eden ve puan toplayan kulüp de CRYPTO DSK. Topladıkları puanların yarısından fazlası alt klasmanlarda yarışan sporcular üzerinden otomatik olarak alınmış (57%). Bu da kulübün A klasmanda yarıştırdığı sporcu sayısının diğerlerinden yüksek olmasıyla doğal olarak bağlantılı bir durum.

ÖDÜL PUANLARI VE “PODYUM”UN DEĞERİ
3. Alt klasmanlarda yarışan sporculardan elde edilen puanları kapsam dışı bırakabilmemiz için, Ödül Puanlarıyla da ilgili bir düzeltme yapılması gerekiyor. Zira ödül puanı, DERECE PUANI üzerinden belli yüzdelerle hesaplanıyor. O halde aynı yüzdeleri yukarıda anlatılan NET PUAN ile kullanırsak, YENİ ÖDÜL PUANI (veya başka bir isim) elde ederiz ve bu puanın içerisinde alt klasmanda yarışan çiftlerden elde edilen puanlar kesinlikle olmaz.

ÖRNEK:
201 numaralı sporcu A klasmanda yarışarak 20 çift arasında 3. Oluyor diyelim. Katılım puanlarını yine saymazsak, B klasmanda 20, C klasmanda yine 180 çift yarıştı dersek, bu sporcu (17+20+180=) 217 derece puanı elde edecek. (Bu 217 puanın yine sadece 7,8%’i kendi performansıyla ilgili.)  Ödül puanı olarak da elde ettiği DERECE PUANI’nın 15%’İni ekstra olarak kazanacak. Yani, 32,55 puan. Sporcunun kulübüne kazandırdığı toplam puan 249,55 olacak, mevcut sisteme göre. Yine ödül puanıyla birlikte yaklaşık olarak 95% oranında başka klasmanlardan gelen puanları buraya koymuş oluyoruz. Sporcunun kendi performansının puana katkısı son derece düşük olduğundan bu puan sistemi gerçek anlamda kulüpleri ve sporcuları kıyaslıyor diyemeyiz.

YENİ Ö.P ise alt klasmandan gelen puanlardan arındırılmış NET PUAN’ı kullandığı için gerçek anlamda sporcuların performanslarına göre değerlendirme yapıyor. Buna göre A klasmanında 20 çift arasından 3. Olan sporcu 17 NET (derece) PUAN ve buna bağlı olarak (17*0,15=) 2,55 YENİ ÖDÜL PUANI elde edecek. Toplamda 20,55 puan almış olacak.


KLASMANLAR ARASI ZORLUK DERECESİ
Elbette A-B ve C klasmanlar arasında bir kıyaslama da yapılmalı, zorluk derecesi açısından. Fakat bunun en doğru yolu sabit katsayılarla derece ve/veya ödül puanlarını çarpmak olabilir. Mesela, C klasman için 1 katsayı puanı, B klasman için 1,25, A klasman için de 1,5 belirlenebilir. (Bu rakamları belli bir mantığa dayandırmadan uydurdum. Son 2 sezonun puan tabloları, katılımcı sayıları ve benzeri istatistiki değerler incelenerek, klasmanlara uygun, mantıklı katsayılar bulunabilir. Ya da direkt olarka Dans Sporu branşı örnek alınaiblir...Sanırım en kısa ve doğru yol da bu.)

Bu katsayılar benim NET PUAN adını verdiğim, alt klasman katılımlarından arındırılmış DERECE PUANI ile çarpıldığında, klasmanlar arası bir fark ortaya çıkacaktır. Böylece yine B klasmanda veya A klasmanda yarışmak C’ye göre daha kıymetli hale gelecektir. Ancak sporcular, rakip dahi olmadıkları alt klasman sporcularından puan elde etmeyeceklerdir.

Bu noktada kulüp, sporcu, antrenör ve hakem fikirleri son derece önem taşıyor. Başarıyı, zorluk derecesini ve neyi ölçmek istediklerini tartışarak, ortaklaşa bir karar verilmesi elzem. Örneğin, A klasmandaki gibi az sayıda ama –göreceli olarak- daha kaliteli çiftler arasında derece yapmak mı daha zor, yoksa C klasman gibi yüzlerce çiftin yarıştığı, defalarca elemeden geçtiğiniz, kalabalık yüzünden kendinizi hakemlere göstermenizin daha zor olduğu bir klasmanda derece yapmak mı daha zor? Herkesin fikri farklı olacaktır. Ortak bir noktada buluşulması şart.


ALT YAŞ GRUPLARI
Bir başka konu da, minikler – yıldızlar ve gençler klasmanlarındaki puanlamayla ilgili. Bu spor için geleceğe yatırım yapmalıyız fikrini savunuyorsak, ki sanıyorum bu konuda herkes hemfikir, o halde kulüplerin alt yaş gruplarından aldıkları puanları daha kıymetli hale getirmemiz gerekiyor.
TARZ DANS sezon boyunca bu yaş gruplarında açık ara en başarılı kulüp. Hem en çok puanı alan, hem en çok sporcu yarıştıran kulüp TARZ DANS, ki bu yaş gruplarında YETİŞKİNLER’in aksine kalite kadar, sporcu sayısı da önem taşıyor.
TARZ DANS’ın bugüne kadarki yarışmalarda yaptırdığı 54 sporcu kaydının 38’i alt yaş gruplarına ait. Oran 70%. Fakat TARZ DANS her ne kadar bu alanda en çok puan alan kulüp olsa da, kendisine ait toplam puanlarının sadece 15%lik dilimini bu gruptan elde etmiş. Yani sporcularının 70%inin yarıştığı bölümden eline geçen puan oranı sadece 15%. Bu da mevcut puan sisteminin alt yapıya hiç önem vermediğini gösteriyor maalesef. Bu yaş gruplarında yarışmak daha değerli hale getirilirse, kulüplerimiz sporun geleceği olan minik, yıldız ve genç sporculara daha fazla yönelecektir. Bu “zarar” tablosuna rağmen alt yaş kategorilerinde ısrarla çok sayıda sporcu yarıştıran TARZ DANS’ı kutlarım.



SONUÇ:

Yukarıda bahsedilen sebepler -ki fazlası da başka örneklerde görülebilir- mevcut puan hesaplama metodunun, sistemin gereksinimlerine tam olarak yanıt veremediği ortadadır. Önümüzdeki sezon için bu sıkıntılar değerlendirilmeli ve yeniden düzenlenmelidir. Bu konudaki nihai kararın antrenörler, hakemler, kulüp yetkilileri ve sporcuların bir araya gelmesiyle alınması elzemdir. Bu noktada herkesin temsil edilmesi, fikrinin alınması gerekiyor. Herkesi memnun etmek mümkün olmasa da, en azından karşılıklı diyalog ile bazı uygulamaların neden uygun olmadığı, neden yapılamayacağı izah edilebilir. Bu da genel olarak camianın en kilit noktalarında, sporcu, antrenör, hakem ve kulüp yetkililerinde farklı boyutta bir bilinçlenme yaratacaktır.

Bizim de burada yapmaya çalıştığımız zaten bundan daha fazlası değildir.

Yakında 4. Ayak sonuçları ve puan tablosu analiziyle görüşmek üzere...

3 Mart 2014 Pazartesi

Bursa'dan Notlar

Bursa'da geçtiğimiz Cumartesi günü gerçekleşen TDSF Salsa Kulüplerarası Şampiyona 4. Ayak yarışmasının yapılacağı Atatürk Spor Salonu'na değerli dostlar Yalçın Şişman, Seval Akansoy ve Yeliz Şen Yıldız ile birlikte keyifli bir sabah yolculuğu sonrası ulaştık. Ocak ayında açıklanan "yarışmalardan men" cezam kanunen bir vatandaş olarak yarışmaları izlememe engel olmasa da, güvendiğim kaynaklardan gelen "sen salona girme, illa ki bir kulp bulup cezanı katlarlar" uyarısına hak vermeden de edemedim. Ne yalan söyleyeyim, yaşını başını almış, koskoca yöneticilerle bir spor salonunda köşe kapmaca oynamak eğlenceli olabilirdi ama ben biraz yorgundum, buna enerjim yoktu. Dolayısıyla yarışmadaki performansları izleme şansım olmadı. Yarışma performanslarına dair yorum yapmaktan genelde imtina ettiğimi düşünürseniz, pek bir kayıp yok ortada tabii :)

Yarışmaya dair görüşlerimi iki farklı başlıkta sunuyorum. İlk başlıkta organizasyona dair genel görüşler, ikincisinde ise A Klasman Finali'ndeki bir uygulamaya dair görüşlerime yer vereceğim.

ORGANİZASYON

İstanbul'daki 3. Ayak yarışmasına dair akılda en çok kalan konulardan biri organizasyondaki eksiklerdi. Bursa yarışmasında bu eksikleri görmedik. Yarışma başlaması gereken saatte başladı ve yine katılımı yüksek bir yarışmaya göre makul bir saatte tamamlandı. Burada organizasyonu üstlenen Şenol ve Tülay Özkahraman çiftinin (FitDans) hazırlıkları kadar, yarışmanın akışıyla ilgili çalışmaları yürüten birimlerin ve kişilerin de öneminin altını çizmemiz gerekiyor. Skating'i yürüten masa hakemi Seval Akansoy ki, bana kalırsa şu an salsa branşında görevde bulunan federasyon ekibinin tartışmasız en çok bahsedilmesi, teşekkür edilmesi gereken ismidir, yarışmanın vaktinde tamamlanmasında, hatasız akmasında önemli rol oynamıştır.

Bir diğer isim, daha önce bu satırlarda başka yarışmalardaki konulardan dolayı eleştirilerimize maruz kalan, fakat yarışma sırasında ve sonrasında, gerek görevliler, sporcular, gerekse antrenörlerden duyduklarıma göre bu kez çok titiz bir iş çıkartan, yarışmanın başhakemi Tülin Motola... Başhakem de yarışma akışı açısından önemli bir rol oynar ve Tülin Motola'yı bu kez tebrik etmemiz ve başarılarının devamını dilememiz gerekiyor.

Son olarak sabah salonun önünde kahvemi yudumlarken gördüğümde, aklımda yarışma akışına dair bulunan tüm sıkıntıların silinmesini sağlayan Organizasyon Kurulu Başkanı (başka üyesi kaldı mı emin de değilim ya) Evren Büyüksarıoğlu'nu da saymadan geçmeyelim. İstanbul ve Bursa Yarışmalarındaki akış farklarıyla, ekibin ve organizasyon kurulunun önemi böylece bir kez daha vurgulanmış oldu.

Geçtiğimiz yarışmada yaşanan "heat kaçırma" ve A klasmandaki skandal uygulamalar, hakemleri çok daha temkinli olmaya yönlendirmiş belli ki... Yarışma öncesi antrenörlerin davet edilmesi ve heat kaçıran çift olması durumunda, kural kitabının ilgili maddesi uyarınca "3 anons ve akabinde diskalifiye" uygulamasına gidileceğinin duyurulması doğru bir hamleydi. Genellikle bu tip "sert" ve "keskin" kararlardan kaçınan hakemler görmeye alışmıştık ve hatta Tülin Motola'yı daha önceki başhakemlik tecrübelerinde sporcuları fazlaca korumaya çalıştığı ve bu tip kararları alamadığı için eleştirmiştik. Ancak şans bu ya, daha yarışmanın ilk heat'inde 3 anonsu da kaçıran bir sporcu olunca, başhakem diskalifiye kararını hızla veriyor ve belki de bu hamle, yarışmanın takip eden kısımları için diğer sporculara ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Heat kaçıran sporculara geçmiş olsun dileklerimizi sunuyor, bundan sonraki yarışmalarda daha dikkatli olmalarını tavsiye ediyoruz. Tülin Motola'yı da kuralları, kural kitabını yanında taşıyarak uyguladığı için ayrıca tebrik ediyoruz.

A KLASMAN FİNALİ

Konu kurallar, uygulamalar ve kural kitabına gelmişken, yarışmayla ilgili tek eleştirimi yapayım. Uzun süredir yarışmaları, performansları izlemiyorum. Dolayısıyla yarışmalara dair ince detayları atlayabiliyorum. Açıkçası neredeyse her detaya dair her yarışmadan sonra sporcu, antrenör ve diğer dostlarımızdan bilgi yağmuruna tutuluyorken, şimdi bahsedeceğim türden bir detayın bana ulaşmamış olması şaşırtıcı ve aynı zamanda da düşündürücü. Zira bu denli önemli bir konuya, diğer arkadaşlarımızın gerekli hassasiyeti göstermediğine işarettir bu durum. Konu şu:

A klasman finali öncesi yapılan anons: "Değerli yarışmacılar, 2 şarkıda dans edeceğinizi tekrar hatırlatalım."
Ve A klasmanda ilki "hızlı", ikincisi ise "yavaş" olmak üzere 2 parçada dans ediliyor, hakemler ise "TEK" puanlama kağıdını doldurarak masaya iletiyor.

Bu uygulamaya ben ilk kez şahit oluyorum ancak daha sonra gerek başhakem Tülin Motola, gerekse Yalçın Şişman ve diğer arkadaşlarımızdan öğrendiğim kadarıyla bu sezon Damla Birdal'ın başhakem olduğu Afyon yarışmasında da aynı uygulamaya gidilmiş. 3. Ayak İstanbul ve 1. Ayak Ankara yarışmalarında ise A klasmanda çiftler tek dansla değerlendirilmiş.

Burada tek veya iki dansla final yaptıran başhakemlere yönelik bir eleştiri yapmak değil esas niyetimiz. Her ne kadar kural kitabı bu konuda bir kısıtlama getirmemiş olsa da, "insiyatif" adı altında ekstra bir performansı değerlendirmeye katmak başhakem yetkisinde değildir evet. Fakat sanıyorum bu sezon bu uygulamayı tercih eden her iki başhakem de kendisinden önce bunu yapan birilerini örnek alarak tercihini bu yönde kullanmış. Dolayısıyla niyetimiz bu arkadaşları değil, kurallardaki belirsizliği düzeltmektir. Bu gözle incelerseniz sevinirim, zira aksi takdirde bambaşka yerlere gidiyor ve hiç istemediğim, kişisel bir hal alıyor konu.

Şimdi soru - cevap oynayalım...

Soru: A klasman finalinde kaç parça çalınacağına dair kural var mı?
Cevap: Yok.

S: A klasman finalinde 2 parça çalınmasına Afyon ve Bursa yarışmalarında kim karar vermiş?
C: Başhakemler.

S: A klasman finalinde kaç parça çalınacağına dair karar konusunda kural kitabında başhakemlere yetki veren bir kural / ibare var mı? Ya da olsa, bu doğru olur mu?
C: Hayır, yok ve yine hayır, böyle bir kural yetkilendirme bulunsaydı da doğru olmazdı. Bu tip kararlar kişisel değerlendirme neticesinde alınmamalı, kurallar açık ve net olmalı.

S: O halde başhakemler bu kararı nasıl verebiliyor? Bu kararı neye göre veriyor? Neden bazı yarışmalarda tek, bazı yarışmalarda 2 parçayla final yapılıyor?
C: Bilinmiyor.

S: Peki günün birinde bir başhakem çıksa, "ben finali 10 şarkıyla yapıyorum, öyle uygun gördüm" dese, ne olacak?
C: Eyvah...

S: Finalde neden 2 parça çalınır?
C: A klasman sporcularının performanslarını daha iyi ayırt edebilmek için. Yavaş ve hızlı parçalarda "teknik" ve "kondisyon" (veya benzeri) gibi farklı elementleri daha net görebilmek için.

S: Peki "yavaş" müzik nedir, "hızlı" müzik nedir? Bunların kural kitabında tanımları var mıdır?
C: Mevcut kural kitabında yoktur. Bundan 3 sene önce kullanılan kural kitabında vardır. (25-27 Bpm olarak tanımlanmıştı)

S: O halde neyin yavaş, neyin hızlı müzik olduğunu nasıl anlayabiliriz?
C: Sportif kurallar çerçevesinde böyle bir tanım olmadığı sürece anlayamayız zira kesin tanım olmadığı sürece "yavaş, hızlı, güzel, çirkin, iyi, kötü, doğru, yanlış" gibi tanımlar görecelidir.

S: İki farklı parçaya rağmen hakemlerin tek değerlendirme kağıdı sunmaları nasıl yorumlanabilir? Parçalar arasındaki değerlendirme oranları nasıldır? 50-50 % şeklinde mi, yoksa daha farklı, 30-70% şeklinde mi? Buna yönelik bir değerlendirme tanımı var mıdır?
C: Hayır böyle bir tanım yoktur. Hakemlerin iki performans arasında nasıl bir yüzdeyle karar verdikleri bilinemez.



 Hep söylüyorum, spor branşlarında kurallar birilerine "yetki, insiyatif" atamak için yazılmaz. Başhakemin bir konuda karar yetkisi olacaksa da, kurallar o kararın hangi kriterlere göre, neye göre verileceğini yazmalıdır. Aksi halde "KİŞİSEL" yargı, algı ve kararlar yarışmaların aynı standartlarda geçmesini engelleyecektir. Neredeyse aynı sporcuların final gördüğü bu sezonki 4 A Klasman yarışmasının yarısında tek parça, yarısında 2 parçayla final yapılması burada bir istikrarsızlık yaratmaktadır. Buna dair önümüzdeki sezon için acilen net ve kesin kuralların tanımlanması gerekir. Eğer 2 parça ile daha etkili ve doğru karar verildiği düşünülüyorsa bizim önerimiz şu şekilde bir model olacaktır:

1. A klasman Finalleri 2 parça üzerinden, ayrı ayrı değerlendirilerek yapılır.
2. İlk parça X Bpm (hakemler, antrenörler ve sporcuların görüşleri alınarak belirlenecek BPM cinsinden müziğin hızı) ve üzeri hızda, ikinci parça ise X Bpm veya daha düşük bir tempoda olur.
3. Hakemler ilk performans sonrası değerlendirme kağıtlarını masaya sunar ve ikinci parça için yeni birer değerlendirme kağıdı doldurur.
4. İki performansın sonunda masa hakemi Skating Sistemine her iki dansa ait tüm hakem sonuçlarını girer ve Skating Sistemi buna istinaden doğru sonucu verir.

Söz konusu değerlendirme modeli elbette kural kitabına daha farklı bir dil ve formatta yazılmalıdır ancak temel fikri sanıyorum yansıtabildik. Latin Amerikan yarışmalarında sporcuların farklı özelliklerinin vurgulandığı, incelendiği ancak aslında benzer teknik, adım ve figürlere dayanan CHA-CHA-CHA ve RUMBA dansları için de hakemler farklı değerlendirme kağıtları doldurmaktadır. Aynı model hiçbir zorluk çekmeden salsada da uygulanabilir ve böylece hakemlerin kişisel görüşleri, algıları, anlayışları arasındaki farkların (50-50% veya 70-30% vs. gibi) değerlendirmeye yansıması engellenmiş olur.

Bu konunun önümüzdeki sezon öncesinde tüm hakemler, kulüpler ve antrenörler tarafından tartışılması ve net bir kural tanımının belirlenmesi gerekiyor ki sporcular da her yarışmada acaba bir parça mı çalınacak, iki mi, yavaş mı hızlı mı bilinmezliğinden kurtulsun.

Önerisi ve fikirleri için sevgili Doğuş Özdemir'e, varlıkları ve sohbetleriyle bu bir günlük yolculuğun son derece keyifli geçmesini sağladıkları için de sevgili Yalçın Şişman, Seval Akansoy, Yeliz Yıldız Şen, Evren Büyüksarıoğlu ve Tülin Motola'ya  teşekkürlerimi sunarım.

Geçtiğimiz hafta içerisinde ve Bursa'da sözleriyle veya mesajlarıyla destek veren tüm dostlara da tekrar selamlar.