Bir süre önce işimden ayrıldım. Geçtiğimiz hafta yeni işime başlayana kadar da boş boş gezip aylaklık yaptım (Çok kıymetli bir zaman aslında; değerini bilin bir gün olur da elinize fırsat geçerse). Uzun süredir uzak kaldığım internet ortamlarına, facebook'a, dansa, müziğe ve hatta 1 senedir ilk defa nemalandığım Ümraniye Lounge havuzuna vakit ayırabilmek güzeldi.
Eh, haliyle her aylaklık döneminin bir de sonu olması kaçınılmaz; bizimki de geçtiğimiz hafta itibariyle son buldu. Yeni bir iş, neredeyse tüm düzenin ve hayatın yeniden programlanması demek aslında. Yatma-kalkma saatleri, haftasonu programları, hafta içi mesai sonrası programları, eve dönüldüğünde hissedilen yorgunluk katsayısı gibi sayısız faktör var işle birlikte değişime uğrayan.
Bunlara alışmak ve gerekirse ayarını yapmak da zaman alan bir süreç. Benim için bu süreç biraz daha avantajlı işlemekte şu sıralar; zira eskiden 07:30 olan mesai başlangıç saatim, artık 10:00. Benim gibi gece yaşamayı seven biri için sabah kalkmalarının nispeten daha az problem yaratacak olması güzel bir gelişme.
Bu son 2 ay içerisinde sevgili arkadaşlarım Cenk and the Tubik ile sıkça görüşme fırsatı buldum (ki aylaklığınızı birlikte geçirebileceğiniz en muhteşem insanlardır kendileri kanımca). Beni bu blog yaratma fikrine iten de onlar olmuştur zaten. Şunu da itiraf etmeliyim ki, arada sırada Cenk ve Tubik'in bloglarını okuyup, serzenişlerini, şikayetlerini, fikirlerini dile getirişlerine şahit olup akabinde yüzlerindeki "oh be rahatladım" ifadesini yakalamam ve buna içten içte imrenmem de şu an bu satırları dolduruyor olmamın bir diğer başlıca sebebidir. Ben de hayattaki muhteşemlikleri paylaşıp mutlu olmak ve yeri geldiğinde sinir olduğum olaylara, durumlara giydirip rahatlamak istiyorum sanırım artık.
"You're making something. You - the critic, the professional appreciator - put something new into the world. And the second one of those things gets sold, you're officially a part of it." (Hi-Fidelity filminden/kitabından; yani Nick Hornby'den)
Bu yukarıdaki "professional appreciator" ibaresiyle kendimi en özdeşleştirdiğim konular spor, müzik, sinema ve elbette dans olduğundan, sanırım ağırlıklı olarak bu konularda yazıp bir nevi tatmin olmaya çalışacağım. Yalan mı? İnsanın yazı yoluyla kendini tatmin etmesine sebebiyet veren bir araç değil mi bu bloglar? Tamam, doğru kullanıldığında eşsiz birer kaynak da olabilir ama hiçbir faydası olmasa bile en azından yazarı için iyi bir ego tatmini sağladığı da bir gerçek.
Neyse. Şu an için yeterince tatmin oldum sanırım. Hayatımdaki bu "Yeni Sayfa"yı ilk kez düzenli bir şekilde, karalamadan doldurmak istiyorum, amacım budur diyerek saygılar sunuyorum efendim.
Hocam, kolay gelsin diyorum blog hayatında bundan sonra.
YanıtlaSilHemen senden beklediğim bir iki konu var. Ama sen hele bir başla da.
Hadi hayirli olsun...Nick Hornby duskunuyuz galiba?! :)
YanıtlaSil