10 Eylül 2009 Perşembe

The Blues Brothers Band

"These are the original, one and only, certified, no imitation, Blues Brothers."

Yer önemli değil. Chicago House of Blues (HoB) olur, Apollo olur, Parkorman, Harbiye Açık Hava ve hatta Ankara Hipodrom bile olabilir. Hepsinde bu şekilde takdim edilirler... Hepsinde ilk şarkıları "I can't turn you loose" olur ve elbette hemen ardından "Green Onions". Gelenek desek değil, daha çok bir çeşit ayin gibidir tüm bunlar. Nerede olduğunuz önemli değildir... Sahnede "The Blues Brothers" varsa, o gece yastığınıza başınızı koyduğunuzda arka planda hala "Sweet Home Chicago"nun o efsanevi soloları dönecektir... Bir de tabi "bir daha nerede izlerim acaba?" düşüncesi...


Kendi müzik zevkimi farketmeye başladığım günden beri dinlerim Blues Brothers'ı. Sürekli aynı şarkılar olsa bile sırf "belki Matt 'Guitar' Murphy farklı bir solo denemiştir" diyerek gördüğüm bütün konser kayıtlarını toplardım o zamanlar. Amerika'ya gitmedim hiç. Ama gidecek olsam New York değil, Chicago ile başlamak isterdim gezmeye. İlk gideceğim yer de şüphesiz House of Blues olurdu. Çok basit gözükebilir. Asıl işleri müzik olmayan iki palyaçonun şovu olarak gözükebilir kimisine. Benim için bu adamlar 1978'de bir araya gelip, dünya müzik tarihinin kalıcı parçası haline gelmiş birer efsanedir.



Öncelikle Blues Brothers konspetinden başlayalım. Çoğu insan Blues Brothers'ın bir film olarak başladığını ve çok tutunca grup halinde turneler düzenlediğini zanneder. Ancak işin aslı o değildir. 1978 senesinde Dan Aykroyd ve John Belushi, Paul Schafer (Blues Brothers 2000 filminde Queen Mousette'in yanındaki Marco rolünde) ile birlikte bir R&B grubu kurma kararı alıyorlar. Dan Aykroyd zaten bu müziğe aşık bir adam. John Belushi daha çok heavy metal dinliyor o dönemler. Fakat işte Blues bu... Belushi gibi Hollywood'un asi çocuğu olarak biliinen bir adamı bile etkiliyor ve 1976'da Saturday Night Live'da yayımlanan bir skeç, bir anda hayatlarının en büyük projesi haline geliyor.

Sonrası aslında ilk Blues Brothers filminden pek de farklı değil. Paul Schafer ve Dan Aykroyd'un çevresi, müzik bilgisiyle John Belushi'nin ismi ve karakterinden kaynaklanan ikna kabiliyeti ile kısa sürede muhteşem bir orkestra topluyorlar. Tıpkı filmde sağdan soldan eski grup üyelerini toplayan Jake & Elwood Blues gibi.

Grubun tartışmasız en önemli isimleri Matt "Guitar" Murphy, Steve "Colonel" Cropper ve (bence) Lou "Blue Lou" Marini. Matt Murphy vaktinde B.B King tarafından Blues gitaristleri arasında bir efsane olarak gösterilmiş; dolayısıyla da Eric Clapton gibi bir ustanın feyz aldığı isimlerden biri olmuş. Steve Cropper (ritm gitar) o meşhur Green Onions parçasının esas sahibi "Booker T. & MG's" grubunun üyelerinden. Daha sonraları Otis Redding ile çalmış. Adamın adına Fender gitar bile yapılmış (Steve Cropper Classic Fender Telecaster). Lou Marini ise 60'larda ve 70'lerde Blues ve Soul piyasasında çok önemli işler yapmış. Bence grup için önemli olmasının sebebi ise tamamen kişisel. Adam muazzam çalıyor yapacak bir şey yok...



Gerek müzisyenler, gerekse repertuardan dolayı bir Blues Brothers parçasının kaç kere dinlenirse dinlensin sıkıntı verme ihtimali olduğunu düşünmüyorum. Sweet Home Chicago'yu ele alalım. Her dinleyişimde şarkının farklı bir enstrümanı dikkatimi çekiyor (şu sıralar davula sardım mesela). Bu müzikal kaliteye bir de Jake ve Elwood ile başlayan eğlence geleneğini eklerseniz tadından yenmez oluyor. Evet adamlar fena halde milliyetçi; bilhassa Dan Aykroyd. Ama bunu karakterlerin içine öyle bir yedirmişler ki insana batmıyor. Örneğin "Green Onions" un orta yerinde Elwood şöyle bir konuşma yapar:

"All right people. The rest of the hard working all star Blues Brothers are gonna be out here in a minute, including my little brother Jake. But right now, I'd like to talk a little bit about this tune you're hearing. This is ofcourse the Green Onions tune. It was a very big hit in the early sixties in this country. And ofcourse it was composed and recorded in Memphis, Tennessee, right here in the United States Of America. You know, people, I believe that this tune can be acquinted with the great classical music around the world. Now you go to Germany, you've got your Bach, your Beethoven, your Brahms... Here in America you've got your Fred McDowell, your Irving Berlin, your Glenn Miller, and your Booker T & The MG's, people. Another example of the great contributions in music and culture that this country has made around the world. And as you look around the world today, you see this country spurned. You see backs turned on this country. Well people, I'm gonna tell you something, this continent, North America, is the stronghold! This is where we're gonna make our stand in this decade! Yeah, people, I've got something to say to the State Department. I say Take that archaic Monroe Doctrine, and that Marshall Plan that says we're supposed to police force the world, and throw 'em out! Let's stay home for the next ten years people! Right here in North America and enjoy the music and culture that is ours. Yeah, I got one more thing to say. I'm just talking about the music, people, and what it does to me. And that is, as you look around the world, you go to the Soviet Union or Great Britain or France, you name it, any country... Everybody is doing flips and twists just to get into a genuine pair of American blue jeans! And to hear this music and we got it all here in America, the land of the Chrysler 440 cubic inch engine!
"

Ya da filmdeki o meşhur "Everybody needs Somebody" girişi:

"We're so glad to see so many of you lovely people here tonight, and we would especially like to welcome all the representatives of Illinois' Law Enforcement Community who have chosen to join us here in the Palace Hotel Ballroom at this time. We do sincerely hope you'll all enjoy the show, and please remember people, that no matter who you are, and what you do to live, thrive and survive, there are still some things that make us all the same. You, me them, everybody, everybody. You know people when you do find that somebody, hold that woman, hold that man, love him, hold him, squeeze her, please her, hold her, squeeze and please that person, give 'em all your love, signify your feelings with every gentle caress. Because it's so important to have that special somebody to hold, kiss, miss, squeeze and please. "

Bunları ezberleyen insanlar biliyorum hayatta (Cenk büyük bir kısmını gayet Elwood Blues tadında ve hızında söyleyebiliyordu mesela). Evet, bildiğimiz "Cthulhu", heavy metal erbabı, bestekarı, metal kültürü denince aklıma ilk gelen insanlardan.... Hatta metalurji mezunu, o derece. Kendisi sıkı bir Blues Brothers dinleyicisidir. Sebebi basit ve John Belushi'den çok da farklı değil. Adamlar iyi müzik yapmış vaktinde... En basitinden, en Blues olmayan "Stand by Your Man" şarkısını bile bir İstanbul-Bodrum yolculuğu boyunca üst üste dinleyip sıkılmadığımız oluyor, sırf müziğin derinliğinden dolayı.



Film desek o apayrı bir hikaye zaten. 50 Metreden yere çakılan arabanın oyuncak olduğunu düşünürsünüz 1980 yapımı bir film için, çünkü bilgisayar efekti olamaz değil mi? Yok işte, adamlar bildiğin gerçek arabayı atmışlar 50 metreden ve öyle çekmişler filmi. Düşünün, sadece 1 kere çekilebilecek bir sahne bu. Ya da Chicago'nun orta yerinde en işlek yollarında 34 tane polis arabasını "Sweet Home Chicago" eşliğinde dans edercesine bir ahenkle birbirine sokmak... Yüzlerce asker, silah, onlarca askeri araç, tanklar, helikopterlerle dolu bir kapanış sahnesi... Sırf bu filmde içinde araba takip sahnesi geçecek diye, içi tamamen doldurulmuş, normalde bomboş olan bir alışveriş merkezi inşaatı ve onun otoparkını doldurabilecek sayıda sıfır kilometre araç. Haliyle hepsi sadece bir kere çekilebilecek sahneler için. Böyle bir yapım hikayesini gördükten sonra bugün kullanılan bilgisayar efektlerini düşünüyorum da... Film çekmiyorlar, bilgisayar oyunu yapıyorlar artık. Prodüksyon bir masa başı işi haline gelmiş zamanla.

Efendim velhasıl, Blues Brothers müzik olarak, konsept olarak, sahne performansı olarak son 30 yılda eğlence piyasasına girmiş en kaliteli yapımlardan biridir. Bir müzik grubunun ötesindedir The Blues Brothers Band. Bu onların hepsinin alanlarındaki en iyi müzisyenler arasında oldukları gerçeğini değiştirmez. O yüzden artık şöyle bir diyaloğa şahit olursanız yapmanız veya söylemeniz gerekeni biliyorsunuz diye umuyorum:

-Ne tür müzik dinlersin?
-Blues.
-Aaa? Ben de çok severim John Lee Hooker olsun, Stevie Ray Vaughan olsun. Sen kimleri seversin?
-Ben Blues Brothers dinlerim.
-Abi onlar cover yapıyor ama ya... Artist onlar olum, müziysen değil ki.


Evet, oldu bu ben gördüm...
Son olarak Blues Brothers'ın en efsanevi repliklerinden birine yer vermek istiyorum müsaadenizle.

Elwood: It's 106 miles to Chicago, we got a full tank of gas, half a pack of cigarettes, it's dark, and we're wearing sunglasses.
Jake: Hit it!


Saygılar.

2 yorum:

  1. :) guzel ve heveslendirici bir yazi olmus. Keza Amsterdam'daki buyuk Rai stadyumunda ekimde Blues Brothers varr!

    YanıtlaSil
  2. kim kimi heveslendiriyor belli değil yalnız!! :) evet baktım 79 Euro'ymuş bilet fiyatı da..

    tek sıkıntı şu ki, yıllar geçtikçe orjinal grupta bulunmuş insanların bu konserlere katılma oranı azalıyor.. en gençleri bile 65'in üstünde... matt murphy 79 yaşında mesela.

    ama yine de muhteşem bir konser olur ona eminim kaçırma bence. akabinde rapor isterim bak :)

    YanıtlaSil