19 Şubat 2013 Salı

Balığı Kokutan Baş

23 Aralık 2012 tarihli Kulüplerarası Salsa Şampiyonası İstanbul ayağında yaşanan ve gerek o yarışmaya, gerekse bu sezona damga vuran olayı hatırlarsınız... O dönemde yarışmaya teknik etkisi haricinde pek değinmemiş olsak da, artık TDSF resmi internet sitesinden de paylaşılan haberlerde bu olaydan bahsedildiği için rahtlıkla durumu daha derinlemesine inceleyebiliriz. (http://www.tdsf.gov.tr/duyuru-sportif-sosyal-danslar-salsa-hakem-kurulu-hakkinda) Bu konuya dair kesin bir sonuca ulaşmak için -her ne kadar TDSF olayı örtbas etmeye çalışsa da- aşağıda bahsi geçen ve TDSF tarafından savunması istenmiş tarafların tümüyle tek tek görüştüğümün ve olayı herkesten dinlediğimin altını çizmek isterim. 

Yine şunu da belirtmek isterim ki, burada maksat "suçlu" yaratmak, bulmak değildir. Maksat olan biteni inceleyerek, normal şartlar altında alınması gereken kararlara dair tahminde bulunmak ve neden bu konuda TDSF tarafından olayın üzerinden 2 ay geçmiş olmasına rağmen halen tatmin edici yanıtlar alınamadığını anlayabilmektir.

Şimdi öncelikle olayı hatırlayalım ama bir yandan da adım adım giderek yorumlayalım...

Mevzu - 1: 
"Uygunsuz" İtiraz
23 Aralık 2012 Kulüplerarası Salsa Şampiyonası İstanbul ayağı B-klasman yarışması yarı finali esnasında TDSF Salsa Eğitim Komitesi Başkanı olan, fakat talimatlar uyarınca, yarışma dahilinde salonda ABDA antrenörü kimliğiyle bulunduğunu düşündüğümüz Sn. Aytunç Bentürk, o ana dek yarışmayı izlediği protokol tribününden sahaya (hakem masasının yanına) girerek, dönemin Salsa MHK Başkanı ve yarışmanın gözlemcisi Sn. Kıvanç Gür'e yüksek sesle ikazlarda bulunmuştur. Sn. Bentürk bu ikazlarında B klasmanda yarışmakta olan çiftlerden birinin (525 numaralı çift) yarışmanın başından beri yanlış ritmde dans etmekte olduğunu, hakemlerin bunu görmeyerek bu çifti yarı-finale kadar taşıdığını, hatta bir önceki etap olan Ankara ayağında yine bu çifte haksız yere 3.lük verildiğini ifade etmiştir. Anlam olarak bu meale gelse de, Sn. Bentürk'ün üsluben daha sert olduğu ve yüksek sesle konuştuğu, olayın diğer muhattapları tarafından dile getirilmektedir.

Yorum:
Öncelikle şuna açıklık getirmek gerekiyor. TDSF bünyesinde Eğitim, Teknik vb. gibi komitelerde görev alan kişilerin yarışmalar esnasında bu komitelerle ilgili bir görevleri yoktur (organizasyon komitesi hariç). Eğitim komitesi yarışmada görevli değildir. Teknik komite de her ne kadar kuralları tanımlayan komite olsa da, bu kuralların işletilmesinde yarışma esnasında bir yetkisi yoktur. Kuralları yarışmada MHK'nın atadığı başhakem ve diğer hakemler uygulamakla görevlidir.  Dolayısıyla da yarışmalarda bu tip komite görevlisi kişiler aslında bu kimlikleriyle değil, antrenör kimlikleriyle bulunur. Zira komitelere kulüp yöneticisi, antrenörü vs. olmayan birinin atandığı görülmüş şey değildir. :) Bazen de bu komitelerdeki kişiler yarışmalara hakem olarak atanırlar. Bu durumda Hakem talimatındaki 2-F maddesi devreye girer ve kişinin yarışma boyunca hakemlik haricindeki tüm ünvan ve görevlerini askıya alır. Örneğin Eğitim Komitesi veya Teknik Komite başkanları hakem olarak atandıkları yarışmalarda bu görevleri askıya alınır, yarışmada sadece ve sadece hakem hüviyetiyle yer alırlar.

O halde Sn. Bentürk'ün protokol tribününde yarışmayı yönetim kurulu üyeleriyle takip etmesi antrenör değil, olsa olsa Eğitim Kurulu Başkanı sıfatıyla açıklanabilir. Aynı şekilde Sn. Bentürk'ün yarışmadaki çiftlerden biriyle ilgili itrazını dile getirmesi, Eğitim Komite Başkanı değil, antrenör kimliğiyle açıklanabilir. Bu itirazını yarışma yönetmeni üzerinden yazılı olarak başhakeme yarışma prensiplerine uygun bir şekilde (Salsa Kural Kitapçığı Madde: 9) yapmamış olması, talimatlarda yazılı itiraz maddelerini takip etmeden, direkt olarak yarışma gözlemcisiyle irtibata geçmesi ise her iki kimliğiyle de açıklanamaz.

Sonuç-1:

  • Bu konuyla ilgili olarak Sn. Aytunç Bentürk'ün savunması alınmalıdır ve disiplin kuruluna sevki istenmelidir. (Salsa Kural Kitapçığı -bundan böyle SKK olarak anılacaktır- Madde: 10 ve 18)
  •  Sn. Kıvanç Gür'ün ifadesi istenmelidir.

Mevzu - 2:  
Hakem Değerlendirmelerine Müdahale ve Yarışmanın Akışı
Yarışmanın başhakemi Sn. Tülin Motola yarışmanın B-klasman yarı final heat'leri devam ederken gerçekleşen ve yukarıda bahsi geçen konuşmalara şahit olmuştur. Bunun üzerine yarı-final 2.Heat sonrası, toplu dans öncesinde Sn. Motola hakemleri yanına davet etmiştir ve "Aytunç Bentürk hoca da uyardı. 525 Numaralı çiftin adımlarına dikkat edelim" diyerek konuyu hakemlerle paylaşmıştır. (Bu cümle içerisindeki "-de" bağlacına dikkat edelim, zira buna değineceğiz.) Hakemler bu kısa görüşmenin ardından tekrar yerlerini almışlar ve toplu dansı izleyerek hakem değerlendirme formlarını masaya teslim etmişlerdir. Bu noktadan itibaren yarışma hakemlerinden Sn. Doğuş Özdemir ve Sn. Ulaş Ata hakemlerin sağlıklı değerlendirme yapma imkanları kalmadığı ve manipülasyon yapıldığı gerekçesiyle başhakemden yarışmanın durdurulmasını talep etmişlerdir. Hakemler toplu halde hakem odasına geçiş yapmış ve konuyla ilgili görüşmelere burada devam edilmiştir. Sn. Ulaş Ata ve Sn. Doğuş Özdemir buradaki görüşmelerde de "tüm ikna çabalarına rağmen" yarışmaya devam etme çağrılarına olumsuz yanıt vermişler ve başhakeme TDSF Hakem Talimatı'nın 24. madde 2-A fıkrası uyarınca yarışmadan çekildiklerini bildirmişlerdir. Konuyla ilgili görüşme esnasında dönemin MHK başkanı Sn. Kıvanç Gür (aynı zamanda gözlemci) ve dönemin TDSF Genel Sekreteri Sn. Fevzi Namalır da hakem odasında bulunmaktadır.

Yorum:
Sn. Bentürk'ün itirazının yarışma kurallarına ve genel prensiplerine uymayan, yani uygunsuz davranış kapsamında olduğunu yukarıda belirtmiştik. Yarışma Başhakeminin "uygunsuz" bir şekilde maruz kaldığı bu itirazı bir "uyarı" olarak değerlendirmesi önemli bir hatadır. Normal şartlarda maruz kaldığı bu diyaloğu dikkate almayarak, bu konuyu bir sünger gibi içinde hapsedip hakemlere ulaşmasına engel olması gereken başhakem, "iyi niyetle" bile olsa hatalı bir davranış sergilemiştir ve hakemlere konuyu bizzat kendisi aktarmıştır. Bu konu Sn. Aytunç Bentürk tarafından gündeme getirilmemiş, Sn. Motola tarafından yarışma esnasında gözlemlenmiş bile olsa, başhakemin değerlendirme yetkisi olmadığından ve hakemlerin yarışmacılara dair aralarında konuşmamaları gerektiğinden (Hakem Talimatı -HT- madde 24-2-K & L) bu fikrini hakemlere aktarması yine hata olurdu.

Herhangi bir sporcuya dair bu şekilde dikkat çekilmesi, insan psikolojisi gereği değerlendirmeleri mutlak suretle etkileyecektir. Hakemlerin bir kısmı "acaba gerçekten hatalı mı dansediyor" diye düşünerek, diğerleri ise "bizim işimize nasıl karışılır" fikriyle ister istemez bahsi geçen çifte yoğunlaşmışlardır. (Skating raporları buna işarettir). Netice itibariyle başhakem ve hakemler arasında gerçekleşen bu diyalog sonrasında hakemlerin "sağlıklı ve etki altında kalmadan karar verme" yetileri ciddi bir darbe almıştır. Normal şartlar altında Sn. Ata ve Sn. Özdemir'in verdikleri reaksiyonun tüm hakemler tarafından verilmiş olması beklenirdi (HT. Madde 24-2-A). Ancak hakem odasında yapılan görüşmede MHK Başkanı Sn. Kıvanç Gür'ün devam etme yönündeki ikna çabaları ve Genel Sekreter Sn. Fevzi Namalır'ın "yarışmayı bırakan hakemlere ihtar veririz, ceza alırsınız" şeklindeki ikazları işe yaramış olacak ki, etki altında kaldıkları düşüncesiyle ilk etapta konuya tepki göstermiş olmalarına rağmen diğer hakemler yarışmaya devam etmişlerdir. Bu da maalesef yarışma sonuçlarına sağlıksız bir şekilde yansımıştır.

Sonuç - 2: 
  • Yapılması gereken fakat yapılamayan: MHK Başkanı Sn. Kıvanç Gür'ün devreye girerek başhakemi görevden alması ve yarışmaya devam edip etmeme konusunda tüm hakemlerle konuşarak bizzat kendisinin karar vermesi gerekirdi. 
  • Kötü niyet olduğu düşünülmese bile, netice itibariyle hakemlerin etkilenmesine sebebiyet veren bir davranışta bulunulduğundan, Başhakem Sn. Tülin Motola'nın her yarışmadan sonra standart olarak yazılan "başhakem raporu" haricinde konuyla ilgili ayrıca ifadesi istenmelidir.
  • Aynı şekilde yarışmayı bırakan her iki hakem Sn. Özdemir ve Sn. Ata'nın da ifadelerine başvurulmalıdır. 
  • Her iki hakem de yarışmayı yazılı talimatların verdiği hakla, başhakeme bilgi vererek bıraktıklarından, herhangi bir şekilde -şu an bazı kesimlerce yapıldığı gibi- suçlanmaları doğru olmayacaktır.
  • Genel Sekreter Sn. Fevzi Namalır'ın ifadesi alınmalıdır. 
  • Yarışmaya devam eden diğer hakemlerin de ifadeleri ayrı ayrı istenmelidir. 
  • Skating raporları incelenmeli, mümkünse -ki mümkün- TDSF bünyesinde bu konuda uzman bir ismin görüşü alınmalıdır.
  • Yarışma sonuçları tescil edilmemeli, soruşturma sonuçlanana dek kulüplerarası şampiyona puanlamasından çıkartılmalıdır.
Mevzu - 3: 
Hakemlerden istenen savunmalar ve MHK'nın görevden alınması
Yarışmadan çekilen hakemlerden Sn. Ulaş Ata, başhakeme yazılı dilekçeyle, yarışmada hakem kararlarının manipule edildiğine dair itirazını iletmiştir. . Sonuçlar TDSF resmi sitesinde yayımlanmıştır. Yarışma sonrasında sosyal medyada Sn. Aytunç Bentürk'ün yarışmadan çekilen hakemlere yönelik yorumları yer almıştır. Aynı paylaşımlara TDSF Başkanı Sn. Tolgahan Çinkitaş'ın "facebook profili" üzerinden Sn. Bentürk'ü haklı bulan ve "yanındayım" ibareleri içeren yorumlar yaptığı görülmüştür.

Sürecin devamında Sn. Ulaş Ata'nın itiraz dilekçesine 17.01.2013 tarihinde (itiraz tarihinden 20 gün sonra) TDSF tarafından yanıt verilmiştir. Bu yanıtta, "hakemlerin baskı altına alınarak yaırşmada şike yapılmaya teşebbüs edilmesi" konusunda yapılan itirazın TEKNİK KOMİTE ve MHK tarafından incelendiği, başhakem raporu, yarışma görüntüleri skating raporları ve diğer hakemlerin görüşlerinin göz önüne alındığı ancak yarışmada herhangi bir şaibeye rastlanmadığı belirtilmiştir. Ayrıca yine bu tarihlerde Sn. Ulaş Ata ve Sn. Doğuş Özdemir'in yarışmayı yarıda bıraktıkları için savunmaları istenmiştir.



4-5 Şubat 2013 haftasında ise MHK Türkiye Şampiyonası öncesi ve olayların gerçekleştiği yarışmadan 1,5 ay sonra "söylentilerden yıpranmamaları adına" görevden alınmıştır.
(Bkz: http://www.tdsf.gov.tr/duyuru-sportif-sosyal-danslar-salsa-hakem-kurulu-hakkinda)

Bu görevden alınmanın üzerinden 2 hafta geçtikten, yani yarışmadan yaklaşık 2 ay sonra da eski MHK başkanı Sn.Kıvanç Gür'e TDSF tarafından bir "savunma istemi" gönderilmiştir. 

Yorum 3:
Sn. Ulaş Ata'nın yarışmaya yaptığı itiraz dilekçesini değerlendirecek birimler Teknik Komite veya MHK değildir. Dilekçe TDSF Başkanlığı'na iletilmiştir. Bu konudaki nihai karar TDSF'nin ilgili birimi Disiplin Kurulu veya Yönetim Kurulu'nun olmalıdır. Teknik Komite ve MHK şu sebeplerle bu konuda görüşü dahi alınmaması gereken iki birimdir:

a. MHK başkanı Sn. Kıvanç Gür yarışmada ve tartışılan "şaibe" konusunda dilekçenin sunulduğu ve yanıtlandığı tarihlerde yarışma gözlemcisi olduğundan zaten raporu alınması gerektiği gibi, aynı zamanda da olayın muhattaplarından olduğundan şahit konumundadır. Hem şahit hem de karar mercii olunamaz.

b. MHK üyelerinden Sn. Oğulcan Aksoy bahsi geçen yarışmada hakemlerden biridir. Dilekçeye verilen cevapta hakemlerin görüşlerinin alındığından bahsedilmektedir. Ancak Sn. Aksoy'un görüşlerinin alınmadığı bilinmektedir. 

c. Yarışma başhakemi Sn. Tülin Motola'nın ataması MHK tarafından gerçekleştirilmiştir. Yarışma sırasında ise Sn. Kıvanç Gür MHK Başkanı olarak yarışmayı durdurmayarak veya başhakemin bahsi geçen hatasına rağmen görev değişikliğine gitmeyerek benzer bir hata yapmıştır. Bu sebeple MHK da bu konu dahilinde bir taraf olarak gözükmekte ve tercihlerini haklı göstermek isteyebilir. "Şaibe yoktur" kararı bu  yüzden alınmış olabilir. Bu durum değerlendirildiğinde, MHK'nın bu olayı incelemesi mantıklı değildir. Aynı olayda hem taraf, hem şahit, hem de karar mercii olunamaz.

d. Teknik Komite Başkanı Sn. Berkan Kaymaz bahsi geçen yarışmadaki hakemlerden biridir. Sn. Kaymaz da yarışmaya devam etme kararı almıştır. Aynı zamanda başhakem raporunda belirtidiği üzere Sn. Kaymaz yarışma öncesinde yapılan hakem toplantısında olayların merkezinde bulunan 525 numaralı çifti işaret ederek "önceki yarışmada B-Klasmanda 3. olan çfitin görüntülerini sonradan izlediğimde sürekli yanlış ritmde dans ettiklerini gördüm. Bu yarışmada daha dikkatli olalım" sözleriyle benzer bir manipülasyona yarışma öncesinde sebebiyet vermiştir. İşte tam da bu sebeple Sn.Tülin Motola hakemlere "Aytunç Hoca da uyardı" ifadesini kullanmış, daha önce de bu uyarının hakem odasında yapıldığını vurgulamıştır. Netice itibariyle Sn. Kaymaz'ın başkanlık ettiği Teknik Komite de bu konu çerçevesinde taraf ve de şahit olduğundan karar mercii olamaz. 


e. 17. Ocak 2013 tarihinde Sn. Ulaş Ata'nın dilekçesine verilen yanıtta konunun MHK tarafından da incelendiği ifade edilmiştir. Ancak Sn. Kıvanç Gür'ün konuyla ilgili savunması Şubat ayı ortalarında (13 Şubat) istenmiştir. Bu durumda  17.01.2013 tarihli yanıt hazırlandığı esnada MHK Başkanı ve yarışma gözlemcisi Sn. Kıvanç Gür'ün ifadesine başvurulmamıştır? O halde bu belge ne kadar geçerlidir veya tutarlıdır? Dönemin MHK başkanının görüşleri alınmadan bu karar MHK'dan nasıl çıkmıştır? Yoksa bu karar MHK'ya hiç götürülmemiş midir? Belgede yazanlar olayın üzerini kapatmak için kullanılan bir çeşit "geçiştirme" midir?

f. 17 Ocak 2013 tarihli belgede ifade edilen skating raporlarının inclenmesi, yarışmada görev alan hakemlerin ifadelerinin değerlendirilmesi ve başhakem raporunun değerlendirilmesi gibi "karar kriterleri" gerçekten de bu süreçte dikkate alınmış mıdır? Hakemler bu konuda kendilerine danışılmadığını söylerken, başhakem raporu açık bir şekilde hakemlerin kararlarını etkileyecek söylemlerin dile getirildiğine yer verirken, skating raporunda olay öncesi ve sonrası hakem puanlamalarında ciddi sapmalar gözükürken (konuyla ilgili değerlendirmem şuradadır) nasıl olur da bu kriterler "şaibe olmadığına" işaret edebilir? Tüm bunlar tek bir noktada toplandığında ortaya çıkan durum maalesef son derece tatsızdır: TDSF bu belgeyle açık bir şekilde gerçekleri saptırarak, konuyu örtbas etmeye çalışmaktadır.

Sonuç - 3:


  • TDSF tarafından Sn. Ulaş Ata'ya gönderilen belge TDSF'nin kendi yazışmaları ve hareketleriyle hükümsüz kılınmıştır. Ayrıca bu belge hatalı ifadeler içermektedir.
  • Sn. Ulaş Ata'nın itiraz dilekçesi uygun şekilde değerlendirilmemiştir. Konunun derhal Disiplin Komitesi ve de gerekirse tahkim kuruluna götürülmesi gerekmektedir.
  • Olayda adı geçen tüm şahısların yazılı ve ayrıca sözlü savunmaları alınmalıdır. Buna hakem toplantısına katılan hakemler ve dönemin Genel Sekreteri Sn. Fevzi Namalır dahildir.
  • "Bilirkişi" raporu olmadan bu konuda karar alınması doğru değildir.Bilirkişinin nitelikleri iyi belirlenmelidir. Bu konu disiplin kurulunca hassasiyetle ele alınmalıdır.
  • Teknik Komite Başkan'ı Sn. Berkan Kaymaz'ın başhakem raporunda belirtilen yarışma öncesi yorumları sebebiyle "hakem talimatına aykırı" davranış ve spesifik bir sporcuya dair tüm hakemleri yönlendirebilecek söylemlerden dolayı savunması ve disiplin kuruluna sevki istenmelidir. (HT - 24.madde-2-F & L)
  • Sn. Ulaş Ata'ya gönderilen belgede imzası olan kişilerin de savunması alınmalı ve bu belgenin neye göre hazırlandığı soruşturulmalıdır.




Mevzu - 4:

Eski MHK Başkanı Sn. Kıvanç Gür'e TDSF tarafından 13 Şubat tarihinde gönderilen savunma talebinde yer alan konular saptırılmıştır. Şöyle ki:



Sn. Kıvanç Gür'e "Aytunç Bentürk savunmasında görevli hakemlerle sözlü veya yazılı diyaloğa girmediğini ve sadece sizinle (Kıvanç Gür ile) konuştuğunu belirtmektedir. Başhakem imzalı tutanakta ise hakem odasında yapılan görüşmede yarışmayı bırakan iki hakemin 'Kıvanç Gür tarafından yarışmayı bıraktığı' yazılmaktadır." mealinde bir savunma talebi gönderilmiştir.

Ayrıca sosyal medyada hakem kurulunun görevinin sonlandırılması ile ilgili polemiklerin de Sn. Kıvanç Gür'ün yazılarıyla başladığı iddia edilmekte ve bu konuda da Sn.Gür'ün savunması aynı belgeyle istenmektedir.

Yorum - 4:

a. Sn. Aytunç Bentürk'ün diğer hakemlerle sözlü veya yazılı bir diyaloğa girmediğini ilk bölümde ele almıştık. Burada hatalı bir ifade yok. Fakat atlanılan ve inanılması güç bir şekilde yanlış yorumlanan kısımlar var. Sn. Aytunç Bentürk'ün hakemlerle yazılı bir iletişime girmesi (resmi dilekçe üzerinden) talimatlara aykırı değildir. Bilakis gerçekleşen olayda Sn. Bentürk'ün en önemli hatası bir antrenör olarak yazılı itirazda bulunmamış olmasıdır! Oysa Sn.Gür'e gönderilen belgede "talimatlara uygun hareket edip yazılı bir şekilde itirazı iletmek" hata gibi gösterilmiş ve Sn. Bentürk'ün bu hataya düşmediği ima edilmiştir.

b. Sn. Aytunç Bentürk her ne kadar hakemlerle direkt bir iletişime geçmemiş olsa da, Sn. Gür'e gönderilen savunma talebinde kaynak gösterilen bir başka evrak olan Başhakem imzalı tutanakta Sn. Tülin Motola'nın Aytunç Bentürk - Kıvanç Gür diyaloğuna tüm ayrıntılarıyla şahit olduğu görülmektedir. Sn. Kıvanç Gür'e gönderilen evrakta bu noktalar gözardı edilmiş, başka cümleler cımbızla çekilerek (Artık TDSF'nin adeti haline geldi maalesef) olay saptırılmaya çalışılmıştır. TDSF "hakemlere bu konu yansımamışken onları yarışmadan ayrılmaya teşvik eden Kıvanç Gür olmuştur" imasındadır. Oysa ki tüm belge ve şahitler olayın bu şekilde cereyan etmediğini göstermektedir.

c. Sn. Gür'e gönderilen belgede kullanılan ifade Türkçe dilbilgisi açısından anlamsızdır. İfade şudur: "Hakemlerin Kıvanç Gür tarafından yarışmayı bıraktığı"... Bu ibare tek başına herhangi bir anlam içermemektedir, zira dilbilgisi ve anlatım bozuklukları taşımaktadır. Söylenilmek istenen eğer şu ise "hakemlerin Kıvanç Gür tarafından yarışmayı bırakmaya ikna edildiği", o halde yine aynı belgenin işaret ettiği başhakem raporunda böyle bir ibare yer almadığını, hatta bilakis bunun tam tersi ifadeler yer aldığını belirtmemiz gerekir.  Sn. Tülin Motola imzalı başhakem raporuna göre Sn. Gür hakem odasındaki görüşmede Sn Ulaş Ata ve Sn. Doğuş Özdemir'i yarışmaya devam etme konusunda ikna etmeye çalışmış, bu konuda çeşitli argümanlarla göreve devam etmeye davet etmiştir. 

d. Bu noktada Sn. Gür'ün davranışları içerisinde "neden böyle yaptın" diye sorgulanabilecek tek bir nokta varsa o da yarışmaya devam etme konusunda hakemleri ikna etmeye çalışmasıdır. Bu şartlar altında yarışmaya devam etmenin hata olduğunu süzerek, bu yönde karar alınması gerekirken, Sn.Gür yarışmayı bırakma kararı alan hakemleri de yarışmaya geri dönmeleri yönünde ikna etmek istemiştir. Benim açımdan ortada bir hata varsa o da budur... Ben isterdim ki TDSF Kıvanç Bey'den buna dair bir savunma istesin, "neden yarışmanın devamına izin verdiniz" diye sorgulasın. TDSF idaresi bu durumu bile değerlendirmekten, doğru okumaktan acizdir. 

e. Sosyal medya ile ilgili yapılan ithamın ise gündeme bile getirilmesi son derece gereksiz ve hatalıdır. Bahsi geçen sosyal medya "polemikleri" tamamen kapalı bir mesajlaşma ortamında gerçekleşmiş ve kamuoyuna yansımamıştır. Sn. Kıvanç Gür'ün başlattığı bu mesajlaşmanın ana konusu "MHK'nin görevden alındığına dair bilgilendirme" niteliğindedir. Bu konuşmaların TDSF ofisine iletilmesi ise aynı konuşmada "polemiğe" dahil olan ve de TDSF Başkanı'na yakınlığıyla bilinen bir başka isim tarafından sağlanmıştır. O halde bu isme veya aynı "polemikte" yer alan diğer isimlere neden benzer savunma talepleri iletilmemiştir? Bu "polemikte" yer alan diğer isimler şu an nasıl TDSF resmi göreviyle hakemlik veya kurul başkanlığı yapabilmektedir? 

f. Sosyal medyada buna benzer paylaşımlar ve söylemlerde bulunmak TDSF mensupları veya antrenör, hakem ve sporcuları için yasak ya da sakıncalı ise -ki böyle bir madde yönetmeliklerde bulunmuyor- o halde nasıl oluyor da TDSF Başkanı Tolgahan Çinkitaş Facebook üzerinde Eğitim Komitesi Başkanı Sn. Aytunç Bentürk'ün ifadelerine yorum bırakabiliyor? Aynı TDSF Başkanı Sn. Çinkitaş nasıl oluyor da bu tip polemiklere girmek sakıncalı ve savunma talebi gerektiren bir durumken, aynı polemikten kendi deyimiyle "cımbızla" ve tamamen yanlış yorumlarla çektiği cümleleri "yorumsuz!!!" yorumuyla facebook profilinde paylaşabiliyor? Malumunuz imam - cemaat ilişkisini hatırlatmak isterim bu noktada... 


Sonuç 4: 


  • TDSF Sn. Kıvanç Gür'e gönderdiği savunma talebinde eksik, hatalı ve yönlendirilmiş bilgiler kullanmış, savunma talebinde bahsi geçen raporlarda geçen konular tamamen yanlış yorumlanmıştır. Raporlar gönderilen savunma talebinde öne sürülen gerekçelerin tam tersini ifade etmektedir.
  • Aynı belgede yer alan "sosyal medyada polemik yaratma" konusunda eğer Sn. Kıvanç Gür'den savunma isteniyorsa TDSF Başkan'ı, Eğitim Komitesi ve Teknik Komite başkanları dahil neredeyse tüm salsa branşı hakem ve antrenörlerinden de aynı savunmalar istenmelidir. 
Genel Sonuç:

Tablo net. Tüm bunları değerlendirdiğiniz zaman, okuduğunu anlamayan, anladığını zannettiği zaman aslında katiyen anlamamış olan, söylemek istediğini anlatamayan, ne yapmaya çalıştığı belli olmayan, genellikle de "ne şiş yansın, ne kebap" mantığıyla hareket eden, iletişim ve idrak konusunda sıkıntıları olan bir TDSF yönetimiyle çalışıldığını bir kez daha görmüş oluyoruz. Hem taraflı, hem adaletten uzak, hem de mütemadiyen komik durumlara düşüren bir idare anlayışı, spor federasyonu yönetimiyle uzaktan yakından alakası olmayan bakış açıları, Yönetim Kurulu ile alındığı iddia edilen kararlardan haberi olmayan yönetim kurulu üyeleri.... Ne ararsanız var. Elbette tüm bunların kötü etkilerini mümkün olduğunca sporculara yansıtmamaya çalışan, tüm bunlara sebep olan başkan ve yönetim kurulunun kendi işlerine karışmasına izin vermeyen, danstan çok spor yönetimi mentalitesiyle hareket eden bir avuç değerli insan da var, neredeyse tamamı Dans Sporu branşı adına çalışan... Onları bu "TDSF idaresi" kavramının dışında tutmazsak ayıp olurdu.


  • Yukarıda "sonuç" başlığı altında sıralanan karar ve yaptırımlar neden yapılamamıştır? 
  • Olayın üzerinden 2 ay geçmiş olmasına rağmen neden savunmalar daha yeni istenmektedir? 
  • Savunmalar nasıl olur da bir kişinin yapmadığı resmen ifade edilmiş konular üzerinden istenir?
  • Bahsi geçen belgeleri TDSF bünyesinde kim hazırlamış veya değerlendirmiştir? 
  • Belgelerde yazanlar neden ve  nasıl çarpıtılmıştır? 
  • Buna nasıl cüret edilmiştir?
  • TDSF bir devlet kurumu olarak tek bir kişi tarafından "padişahlıkla" mı yoksa talimatların öngördüğü şekilde, belli kurallar çerçevesinde mi yönetilmektedir?


Bu yazıda tüm bu soruların cevaplarını vermeye çalıştım...Ama yine de yazı size uzun geldiyse, "neticeye gel artık" diyorsanız özetleyeyim...

 "Salsayı bizzat ben yönetiyorum" diyen bir TDSF Başkanı yönetimindeki, herkesin "inanılmaz bir potansiyel" gördüğü, salsa branşının bu şekilde yerlerde sürünmesi, her yarışmada ayrı komiklikler, skandallar yaşanması sürpriz midir? Eh pek değil sanki ne dersiniz? Atalarımız bile görmüş durumu aslında vaktinde... Ne demişler? 

"Balık, baştan kokar!" 


Sevgi ve saygılarımla

Erdem Özkan











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder